Orta burjuva katmanların bu sosyo-politik tutum değişikliği, ‘80’li yılların önemli gelişmelerinden biridir. Bu, görünürde sola güç kaybettirmiştir; fakat gerçekte, düzen solunun devrimci sol hareket üzerindeki etkinliğinin temel toplumsal zeminindeki bu kayma tümüyle devrim lehine bir gelişme olmuştur. Zira bu sayede, bugünün ve geleceğin devrimci sosyal mücadelelerinin yozlaştırıcı ve geriye çekici bir toplumsal-siyasal bağdan kurtulması kolaylaşmıştır.
Küçük-burjuvazi: Çözülme ve dağılma
Küçük-burjuva katmanlara gelince, 24 Ocak politikalarının bu kesimlerde yarattığı yoksullaşma ve yıkım özel bir açıklama gerektirmiyor. Asıl vurgulanması gereken, 12 Eylül karşı-devriminin baskı ve terörünün, esası itibarıyla, kent küçük-burjuva katmanlarının devrimci yükseliş döneminde devrimci örgütlere toplumsal dayanak oluşturan kesimlerini hedef aldığı olgusudur. ‘60’lı ve ‘70’li yılların ikinci yarılarını kaplayan iki yükseliş döneminin yarattığı yorgunluğun üzerine böylesine kapsamlı bir karşı-devrim hareketi de binince, bu kesimlerde yaşanmakta olan iktisadi çözülmeye politik bir yılgınlık ve pasifleşme de eşlik(127)etti. Kolay devrim hayallerinin kolayca tuz buz olmasının yarattığı hayal kırıklığı, devrimci örgütlerin ciddi bir direniş göstermeksizin uğradıkları yıkımın yolaçtığı tepki ve güvensizlik, devletin sistematik ve acımasız baskı ve terörünün yarattığı korku ve yılgınlık, tüm bu faktörler bir arada, küçük-burjuvazi üzerinde derin bir pasifleştirici etki yarattı. ‘80’li yılların sonunda Doğu Avrupa’da yaşanan ve burjuva propagandanın “sosyalizmin yıkılışı” olarak sunduğu gelişmeler ise, bunu iyice pekiştirdi.