‘80’li yıllar bu konumda önemli değişimlere yol açtı. 24 Ocak politikaları organik iktisadi bağlarla, 12 Eylül karşı-devrimi ise, gerek “gücünü göstererek” gerekse de devrime ve sosyalizme düşmanlık temelinde ideolojik açıdan bütünüyle kazanarak, bu katmanları düzene en sıkı şekilde bağladı. Sol kemalist ideolojinin Kürt halkının ulusal uyanışı karşısında en şoven bir karakter kazanması ise, şu son yıllarda bu katmanları düzene perçinleyen yeni bir etken olarak rol oynadı. Bu katmanlardaki tutum değişikliğinin politik aynası yalnızca Özalcı politik akımın büyük kentlerde belirgin bir güç kazanması değildir. Fakat aynı zamanda, sosyal-demokrasinin 12 Eylül sonrasında düzen içinde üstlendiği yeni politik roldür de. Bunu muhalefetteki ve son dört yıldır koalisyondaki SHP kadar, ismi artık Türkeş ile birlikte anılan Ecevit’in yeni politik kişiliği üzerinden de izlemek mümkündür.