Tekelci burjuvazi, 12 Eylül saldırısıyla birlikte, işçi hareketinin bir kaç on yıl içinde biriktirdiği hak ve kazanımları peşpeşe gaspetmekle yetinmedi. Yıllar boyunca, neredeyse basit bir üretim nesnesine indirgediği işçi sınıfının yaşam koşullarında büyük bir yıkım yaratan ağır sömürü politikaları uyguladı. Ama işte tam da bu yolla, işçi sınıfına kendi tarihinin en büyük atılımını yaşayabileceği zemini de bizzat hazırlamış oldu. Kolay yenilginin acısı ve sonuçları sonraki yılların keyfi baskı ve ağır sömürü politikalarıyla birleşince, bu, işçi sınıfının derinliklerinde büyük bir hoşnutsuzluk ve mücadele isteği biriktirdi. ‘87’de kendini grev hareketindeki belirgin sıçramayla gösteren ve ‘89-90 yıllarında tam bir kitlesel patlama halini alan büyük işçi eylemliliği bu birikimin bir ürünü oldu.