12 Eylül’ü önceleyen 20 yıllık dönem içinde işçi sınıfı ikti(130)sadi ve kısmen demokratik siyasal mücadeleler içinde önemli bir deneyim biriktirdi. Bununla birlikte, 12 Eylül öncesi demokratik siyasal kitle hareketinin önemli bir bileşeni olmasına rağmen, hemen tümüyle burjuva reformist ve küçük-burjuva revizyonist partilerin ideolojik-politik denetiminde kaldı. Örgütlenme alanında ise sendikaları hiçbir biçimde aşamadı.
Tekelci sermayenin 12 Eylül saldırısı işçi sınıfını bu henüz oldukça zayıf gelişme düzeyinde yakaladı ve işçi sınıfının o güne kadarki tüm demokratik kazanımlannı bir çırpıda yoketti. İktisadi planda ise, 24 Ocak Kararlan’nın esas hedefi zaten işçi sınıfıydı. Yıllar süren 12 Eylül operasyonunun siyasal plandaki hedefi devrimci hareketi ezmektiyse, toplumsal plandaki ana hedefi işçi sınıfını ağır sömürü koşullarına razı etmek, yerli ve emperyalist sermaye için bir “ucuz işgücü cenneti” yaratmaktı. Bu amaca fazlasıyla ulaşıldı. Reformizmin ve revizyonizmin işçi hareketi üzerindeki ezici etkinliği ona kolay bir yenilginin acısını tattırdı. Karşı-devrimin ilk bir kaç yılında, belli bir moral çöküntü, güçsüzlük ve kendine güvensizlik duygusu, dağınıklık, şaşkınlık, ne yapacağını bilememezlik, bu kolay yenilginin kaçınılmaz sonuçları oldu işçi sınıfı için.