Bugün kriz dinamikleri tüm şiddetiyle sürüyor ve yeni faturalar biriktiriyor. Sermaye ise bu faturaları her zamanki gibi çalışan sınıflara çıkarma politikasına yeni unsurlar ve boyutlar ekliyor. İçinde bulunduğumuz dönemde bunun en önemli unsuru ve alanı özelleştirme saldırısıdır. Ekonomik, sosyal ve siyasal boyutları olan bu saldırıyı, sermaye bir ideolojik saldırıyla da birleştiriyor.
Halkın ödediği vergilerle kurulan ve artı-değer sömürüsüyle büyüyen KİT’ler, bugüne kadar devlet eliyle türedi zenginler yaratma ve özel kapitalist gruplara rant aktarma işlevi gördü. Şimdi ise yağmaya açılıyor, haraç-mezat yerli ve yabancı tekellere peşkeş çekiliyor. Bu yüzbinlerce işçi için işsizlik ve sendikasızlaşma, geniş halk kitleleri için ise ulaşım, iletişim, enerji, eğitim, sağlık vb. temel hizmet alanlarında tekellerin aşırı kar hırslarına terkedilmesi demektir. Buna rağmen sermaye büyük bir arsızlıkla bu uygulamayı her türlü kamu mülkiyetinin kötülenmesine ve tersinden ise, kapitalist piyasa ekonomisi ve özel mülkiyetin yüceltilmesine dayanak yapabiliyor. En önemli KİT’lerin emperyalist tekellere peşkeş çekilmesini, kritik hizmetlerin emperyalizmin dolaysız kontrolüne verilmesini “globalleşme” adına(40)savunabiliyor ve bunu bu ideolojinin propagandasıyla elele yürütebiliyor. Dahası, batakta bir borç ve rantiye ekonomisi olan Türkiye kapitalizminin geçmiş ve bugünkü krizlerinin gerçek nedeninin yalnızca “KİT kamburu” olduğu yalanını topluma her yolla pompalayabiliyor.