UMRENİN VAKTİ
Umrenin vakti; Şevvâl ve Zilkade ayları ile Zilhicce ayının ilk sekiz günüdür. Hacılar umreyi yerine getirdikten sonra, 8 Zilhicce’ye kadar serbesttirler. Sekiz Zilhicce hacıların toplu olarak Hac görevlerine başlayacakları gündür.
Hacılar yapmaya çalıştıkları hac ve umre görevlerinin hem dünya hem de âhirette kâmilen faydalarını görmek isterlerse, boş kalan bütün zamanlarında dünyânın dört bir yanından Kabe’ye akın etmiş din kardeşleri ile tanışmalı, görüşmeli, dertleşmeli, fikir alış-verişinde bulunmalı, gıybet ve benzeri her türlü haramlardan uzak durmalı, Dünyâ İslâm kardeşliğinin pekişmesi için gayret göstermelidirler. Zîrâ bu mübârek günler ve mekanlar bu tür bir tanışma ve birlikteliğin ortaya konulacağı en müsait zamanlar ve en uygun yerlerdir.
Alevî; Hakk merkezli yörüngede dönendir.
TEMETTU HACCI
Hac görevini yerine getirmek üzere Mekke dışından Mekke’ye gelen hacı, üzerine farz olan temettu umresini yaptıktan sonra, haccının tamamlanması için temettu haccına başlar357[357].
Temettu haccının da farz olan amelleri şunlardır;
-
Mekke’de ihrâm giymek.
-
Arafat’ta vakfe yapmak.
-
Meşaru’l Harâm’da vakfe yapmak.
-
Mina’da Cemrey-i Ukbâ’yı taşlamak.
-
Mina’da kurban kesmek.
-
İlk kez hacca gidenler için; tıraş olmak. Hacları ilk olmayanlar için taksîr yeterlidir.
-
Kabe’yi tavâf etmek.
-
İki rekat tavâf namazı kılmak.
-
Safâ ile Merve arasında sa’y etmek.
-
Nisâ (kadınlar) tavafını yapmak.
-
İki rekat nisâ tavafı namazı kılmak.
-
Zilhicce’nin 11. ve 12. Gecelerinde Mina’da kalmak.
-
Cemreleri taşlamak.
MEKKE’DE İHRÂM GİYMEK
Umre amellerini yerine getiren hacılar, temettu haclarını yapmak üzere Zilhicce ayının sekizinci günü bir kez daha Mekke’de ihramlarını giyerler ve bu temettu haccını îfâ etmek niyetiyle “Lebbeyk” diyerek Mekke’nin yaklaşık 24 km. yakınlarında bulunan Arafat dağına giderler.
ARAFAT’TA VAKFE
Zilhicce ayının dokuzuncu günü öğleden akşama kadar Arafat dağında beklenir. Bu bekleme esnasında insan, Hz. Âdem rolünde bir kişi olarak, Allâh katından uzaklaşmış bir kimsenin rûhî ve manevî hâli ile o mekanda bulunur, tüm günahlarından, bâtıl anlayış ve itikatlarından bir daha geriye dönmemek üzere tevbe eder ve Hakka ilticâ ederek duâ ve niyazda bulunur.
Bu mekanda, insan kıyâmet gününün manzarasını bir ân olsun hatırlayarak o dehşetli zamana kendini hazırlamanın lüzûmunu hisseder ve Hakkın dergahından uzak kalmamanın gerekliliğini kavrar.
Arafat”ta vakfe yapan hacı, tevbenin yanı sıra, Kendisine Allâh’ı ve emirlerini, yaratılış sırlarını, geçmiş ümmetlerin hayat hikâyelerini, kıyâmeti ve haşri hatırlatmak üzere çokça Kur’ân okumalı, Allâh’ı sürekli anmalı, tüm varlığıyla O’nun varlığını ve azametini hissetmeli, zikretmeli, Peygamber efendimize @ ve Ehl-i Beyt’ine @ salavât-ı şerîfeler getirmeli ve Allâh’a yakarış içerisinde bulunmalıdır. Kişi böylece Arafat’ta durmanın manevî hazzını, lezzetini ve meyvesini elde etmiş olur.
MEŞARU’L HARÂM’DA VAKFE
Güneşin batışından önce bütün hacılar Arafat dağından Müzdelife’ye doğru hareket ederler. Yaklaşık olarak 6 km. yol aldıktan sonra Müzdelife’ye varırlar. Orada istirahat ederler, sonra akşam ve yatsı namazlarını kılarlar. Gece Müzdelife’de kalmak sünnet bir amel olup dileyenler orada kalırlar.
Bu gecede hacılar, şeytânlarla genel bir savaş günü olan ertesi gün için yetmiş adet ufak taşlardan toplayıp yanlarında bulundururlar. Fecir doğduktan sonra da Meşaru’l Haram’da farz olan vakfeyi yaparlar. Şafağın atması ve Güneşin doğması ile birlikte hacılar bir sel gibi Mina’ya doğru akmaya başlarlar.
Hacılar; Arafat’taki vakfelerinde yerine getirdikleri Kur’ân okuma, Allâh’ı anma, duâ, yakarış, zikir, salavât vs. gibi amellerini Meşaru’l Haram’daki ve Müzdelife’deki vakfelerinde de yaparlar ve o gecenin sessizliğinde Rabbi ile baş başa kalmaya ve O’na gözyaşı sunma, kalpten yönelme mutluluğu ve imkanını elde ederler.
CEMRE-İ UKBÂYI (BÜYÜK ŞEYTÂNI) TAŞLAMAK
Zilhicce’nin onuncu günü güneşin doğmasıyla birlikte, şeytânlarla mücadele etmek için hacılar Mina’ya doğru akmaya başlarlar. Şeytânın sembolü olan Cemre-i Akabe’nin hizâsına gelenler yedi ufak taşla onu taşlarlar. Her taş atıldığında da günahlarından af edilmeleri ve Allâh’ın amellerini kabul etmesi için duâda bulunurlar.
Buradaki taşlamanın bir sırrı odur ki; insanoğlu gerek nefsinin şeytânlıklarına, dıştaki şeytânlaşmış kişi, kurum ve otoritelerin karşısında olarak onlarla dâimî bir savaş halinde olduğunu hatırlar, onları her yeni başlayan haftanın bütün günleri boyunca reddedeceğine, onlara karşı olacağına atmış olduğu yedi taş ile remzen, sembolik olarak işâret eder.
Evet...
Ey aşk ehli! Bu yedi taşı atmanın elbette ki sayısız hikmetleri vardır. Yine hikmetlerinden birisi de odur ki, insan, kendisini şeytâna ve bâtıl yollara sürüklemede temel uzuvları olan yedi uzvun (el, ayak, göz, kulak, dil, ağız ve tenâsül organı) taşkınlıklarına ve sapkınlıklarına dur diyecek, onları nefs-i emmârenin hizmetine vermeyecektir.
KURBAN KESMEK
Memleketinden uzak diyarlara giderek hac farîzasını yerine getirmeye çalışan hacılar, bu amellerini yerine getirirken Allâh yolunda elbette ki çok ter dökerler.
Allâh için ter döken bu kimseler, öyle anlar gelir ki o kutsal mekanlarda muhtelif ortamlarda, gece ve gündüz göz yaşı da akıtırlar. Îmân hamurlarını ter ve gözyaşı mayası ile mayalandırarak yoğururlar.
Şimdi ise, îmân davası için kan-can vermenin zamanıdır. İşte kurban; Allâh yoluna gerektiğinde kan vereceğimizin, bu davada kanımızı, canımızı versek de ayrılmayacağımızın bir ifadesidir.
Bu mesaj, bize yüce İslam peygamberleri Hz. İbrahim Halîlullâh @ ile Hz. İsmail @ ve onların kutlu takipçilerinden mîras kalmıştır.
Mina’da Allâh için kurban edilecek hayvan; deve, sığır veya koyun olmalıdır. Bu hayvanlarda da bulunması gereken bazı özellikler vardır. Şöyle ki;
a-Deve altıncı yılını, inek ve keçi üçüncü yılını, koyun ise ikinci yılını doldurmuş olmalıdır.
b-Hayvanlar sağlıklı olmalıdır.
c-Bedeninin her hangi bir uzvu eksik; kör, topal veya kuyruksuz vb. olmamalıdır.
d-Fazla yaşlı olmamalıdır.
e-Aşırı derecede zayıf olmamalıdır.
f-Yumurtaları çıkarılmış, burkulmuş olmamalıdır.
Kurban kesmeye gücü yetmeyen kimse ise, hac ibâdeti döneminde peşi peşine üç gün, hacdan döndükten sonra da yine peşi peşine yedi gün olmak üzere toplam on gün oruç tutmalıdır.
Haccın haricinde kurban kesmek Ehl-i Beyt yoluna göre müstehab (sünnet) bir ameldir. Hâli-vakti yerinde olanların Allâh için bu ibâdeti yerine getirmeleri gerekir.
Kurbanını kesen kişinin, kesilen hayvanı üç kısma ayırarak; yemesi, yedirmesi ve dağıtması önemle tavsiye edilen sünnetlerdendir.
Kurbanın kesilme âdâb ve erkânı diğer zamanlarda hayvan boğazlamak gibidir. Hayvanı kesende ve hayvan kesiminde uyulması gereken kurallara riâyet etmek gerekir.358[358]
SAÇ TIRAŞI VEYA TAKSÎR
Mina’da yerine getirilen Cemre-i Ukbâ’yı taşlama ve kurban kesme farzlarından sonra üçüncü farz amelde saç tıraşı veya taksîrdir.
İlk defa hac görevini yerine getiren kimsenin saçını tamamıyla tıraş etmesi gerekir. Kadınlar ise, başlarını tamamıyla tıraş etmez, saçlarından veya tırnaklarından bir miktarını keserler.
Bunların haricindeki tüm hacılar tıraş veya taksir amelinden dilediklerini yerine getirirler.
Temettu haccındaki diğer farz amellerden;
KABE’Yİ TAVAF ETMEK
İKİ REKAT TAVAF NAMAZI KILMAK
SAFÂ İLE MERVE ARASINDA SA’Y ETMEK
NİSÂ TAVAFI YAPMAK
İKİ REKAT NİSÂ TAVÂFI NAMAZI KILMAK, ise; Temettu umresinde yapıldığı şekilde yerine getirilirler.
Daha sonra sünnet bir uygulama olarak, Hacerül Esved’in yanına gidilerek O’na el sürülür (isti’lam edilir.) ve öpülür. O esnâda tekbîr getirilir, salavât-ı şerîfeler okunur, duâlar edilir. Şayet Hacerül Esved’e el sürme imkanı olmaz ise karşısına geçilerek tekbîr getirilir, duâlar edilir. Ve nihâyet yüce Allâh’a “Yâ Rabbi! Emânetimi edâ ettim, ahdimi yerine getirdim. Şâhit ol!” denilerek ilticâda bulunulur.
Dostları ilə paylaş: |