Alevi İslam iLMİhali



Yüklə 1,97 Mb.
səhifə61/87
tarix21.08.2018
ölçüsü1,97 Mb.
#73751
1   ...   57   58   59   60   61   62   63   64   ...   87

ZEKAT KİMLERE VERİLİR?

Zekatın kimlere, nerelere verilebileceğini şanı yüce Allâh’ımız Kur’ân-ı Kerîm’in Tevbe sûresi (9): 60. âyetinde şöyle beyân etmektedir: “Sadakalar (zekatlar) Allâh’tan bir farz olarak; fakirlere, miskinlere (düşkünlere), onlar üzerinde çalışan (zekat toplayan görevli) memurlara, kalpleri (İslâm’a) ısındırılacak olanlara (müellefe-i kulûb), kölelere, borçlulara, Allâh yoluna ve yolcuya mahsustur (verilir)...”



Şimdi yukarıda sayılan sekiz sınıf insanın hangi durumlarda zekatı hak edebileceklerini, Peygamber efendimiz @ ve Ehl-i Beyt İmâmlarının @ nurlu sözleri ışığında kısaca açıklayalım;

  1. Fakir: Kendisinin ve âilesinin bir yıllık masrafına malik olmayan kimseye fakir denir. Sanatı, mülkü veya sermâyesi olup onlarla bir yıllık masraflarını karşılayabilecek durumda olan bir kimse fakir değildir.

  1. Miskin: Fakirden daha güç bir durumda bulunan bir kimseye miskin denir.

  1. Zekat toplayan görevli: Onikinci İmâm Mehdî @ adına zekatları toplamak, saklamak, ve hesabını yaparak gerekli yerlere ulaştırmakla, harcamakla görevli kimselerdir. Bu kimseler, İmâm’ın @ gizli (ğaybette) olduğu dönemde, İmâmın @ vekilleri konumunda olan Ehl-i Beyt yolu bağlısı müçtehitlerince, fakihlerince belirlenir ve görevlendirilirler.

  1. Müellefe-i Kulûb: Zekat verildiği taktirde İslâm’a meyledecek, ya da en azından böylece Müslümanların elinden, dilinden ve fiilî düşmanlığından selâmette kalabileceği kimselerdir.

  1. Köleler: Bir bedel karşılığında özgürlüklerine kavuşmak üzere efendileri ile antlaşma yapmış köle ve câriyelerdir.

  1. Borçlular: Allâh’a isyân olmayan amaçlar uğrunda borçlanmış ve borçlarını ödeyememiş, darda kalmış kimselerdir.

  1. Allâh yolunda harcamak: Yani; İslâm’ın yapılmasını teşvîk ettiği hayırlı işleri yapmak için. Meselâ; Köprü, yol, hastahâne, mescit, İslâmî eğitim veren okul, öksüzler yurdu, hacca, cihâda, ilim tahsîl etmek üzere yola çıkacaklara yardımcı olmak, müminleri zâlimlerin elinden kurtarmak, Müslüman’lar arasında İslâmî ve ilmî öğretileri yaymak ve bu yolda faydalı kitaplar, eserler, vs. yayınlamak gibi. Öyle ki, zekatın bu payını kişiyi Allâh rızâsına ulaştıracak bütün işlerde kullanmak uygun/câizdir.

  1. Yolcu: Seyahat, ticâret, cihât, ilim tahsîli gibi meşru sebeplerle memleketinden ayrılan ve gurbette bazı sebeplerden ötürü muhtaç hale gelen kimselerdir. Bu kimseler kendi memleketlerinde zengin de olsalar yolcu oldukları hallerde o durumlara düştüklerinde ihtiyaçlarını karşılayacak miktarda zekat alabilirler. Aldıkları zekatın bir miktarı memlekete döndükten sonra artarsa, artan miktar ya zekatı verene veya vekiline ya da zekat verilmeye ehil olan bir kimseye verilmelidir. Yolda kalan kimse fakir ise alınan zekatın tamamı kendisine âittir.

Bir kimse zekatını bu sekiz sınıftan birisine verebileceği gibi ikisine, üçüne ve hattâ hepsine de verebilir, pay edebilir.

Zekat ile ilgili bazı hükümler;


Zekat vermesi gereken bir kimse bir fakirden alacaklı ise, onda olan alacağını zekatının karşılığı olarak hesap edebilir.

Borcu olup borcunu ödeyemeyen bir kimse, fakir olmasa bile, insan ondaki alacağını zekata sayabilir.

Zekat verilen kimselerin; müellefe-i kulûb hâriç olmak üzere, Müslüman, Oniki İmâm’ın @ İmâmet ve Velâyetine bağlı, en azından onlara düşman olan Nâsıbîlerden olmaması, büyük günahlardan kaçınan, zekatı günah olmayan yollarda ve yerlerde harcayacak, dürüst, ihtiyaç sahibi kişiler olması gerekir.

Kişi, bakımları üzerine farz olan ana-baba ve daha yukarısına (dede-nine gibi), çocuklar ve aşağısına (torunlarına vs.), eşine ve kendi kölesine normal şartlar altında zekat veremez.

Ancak, bir kimse ilmî ve dînî kitaplar alması, (çocuğunun ihtiyacı varsa), çocuğunun evlenmesi... vs. için çocuğuna zekat verebilir. Bir evlat da babasına evlenmesi için zekat verebilir.

Yine bir kadın da fakir olan kocasına zekat verebilir.

Kardeş ve amca gibi yakın akrabalar ise, durumları uygunsa zekat verilebilir.

Hâşimî (seyyid) olmayanlar Hâşimî olanlara zekat veremezler. Ancak seyyid olanın ihtiyâcını, almış olduğu humus karşılamaz ise o zaman seyyid olmayanlardan da yeteri miktarda zekat alabilir.346[346]


ZEKATLA İLGİLİ EHL-İ BEYT’TEN FEYİZLER



İmâm Muhammed Bâkır’ın @ ceddinden naklettiğine göre;“Bir gün Resûlullâh @ mescitte iken kalk ey filan, kalk ey filan diyerek beş kişiye seslendi ve onlara dedi: “Mescidimizden dışarı çıkın, burda namaz kılmayın. Çünkü siz zekatlarınızı vermiyorsunuz.”347[347]

İnsanlığın iftihârı (s.a.a.) buyuruyorlar ki; “Zekatı verilmeyen mal, lanetlidir, lanetlidir.”348[348]

Âriflerin kutbu altıncı hak İmâm Cafer Sâdık @ buyurdular; “Kim, Allâh için üzerine farz olan bir hakkı (zekatı) vermez ise, batıl yolda iki katını verir.”349[349]

İmâm Muhammed Bâkır @ ve İmâm Cafer Sâdık’a @; “...cimrilik ettikleri şeyler kıyâmet gününde boyunlarına dolanacaktır...” [Âl-i İmrân (3): 180] âyeti hakkında sorulduğunda buyurdular; Onlar zekatlarını hakkıyla vermeyenlerdir. Onların boyunlarına kıyâmet günü zehirli yılanlar dolanacak, onların etlerini ve beyinlerini yiyecektir...”350[350]
Nefis öyle bir yulardır ki, onu şeytânın eline kaptıran iflah olmaz!



Yüklə 1,97 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   57   58   59   60   61   62   63   64   ...   87




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.muhaz.org 2025
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin