Alevi İslam iLMİhali


HAL EHLİNİN MÜRŞİDLERİNDEN BAZI HADÎS-İ ŞERÎFLER



Yüklə 1,97 Mb.
səhifə50/87
tarix21.08.2018
ölçüsü1,97 Mb.
#73751
1   ...   46   47   48   49   50   51   52   53   ...   87

HAL EHLİNİN MÜRŞİDLERİNDEN BAZI HADÎS-İ ŞERÎFLER



İmâm Muhammed Bâkır’ın @ naklettiğine göre, Ramazân Ay’ı yaklaştığında Şaban Ay’ının son Cuma namazı hutbesinde Resûlullâh @ Allâh’a hamd ve övgüden sonra halka şöyle buyurdular; “Ey İnsanlar! İçerisinde bin aydan daha hayırlı bir gecenin bulunduğu Ramazan Ay’ı yanaşmıştır. Öyle ki O Ay’da Allâh oruç tutmayı farz kılmış, O Ay’ın gecelerinde kılınan bir rekat namazı diğer ayların gecelerinde kılınan yetmiş rekat namaza denk saymıştır. Yine her kim O Ay’da farzı yerine getirirse diğer aylarda yerine getirdiği yetmiş farza denk olur. Bu ay sabır ayıdır. Bu sabrın karşılığı da cennettir. Bu ay genişlik, rahatlık, insanlar arasında yardımlaşma ve birbirini daha güzel anlayabilme ayıdır. O öyle bir aydır ki, Allâh müminlere rızkını o ayda ziyâdesiyle arttırır. Kim o ayda oruçluya iftar ettirirse, bir köleyi özgürlüğüne kavuşturmuş gibi Allâh katında sevâp alır. Geçmiş günahları af edilir.”

Denildi ki; “Ey Allâhı’ın elçisi! Bizlerin hepimiz oruçluya iftar ettirecek kadar varlıklı değiliz.”



Resûlullâh @ buyurdular; “Muhakkak ki Allâh Kerîm’dir. Gücü yetmeyen bir kimse oruçluya bir süt ikrâm etse veya bir içim su ya da bir hurma ikrâm etse yine de Allâh ona o sevâbı verir. Kim O ayda emri altında olanların işini hafifletirse Allâh da o kimsenin hesâbını kolaylaştırır. Bu ay öyle bir aydır ki, başında rahmet, ortasında Allâh’ın affı ve bağışı, sonunda ise duâların kabulü ve cehennemden âzâd olmak vardır...”267[267]

Hak erlerinden İmâm Cafer Sâdık @ buyurdular; Allâh’ın kitâbına göre gökler ve yer yaratıldığından beri Allâh katında ayların sayısı onikidir. Oniki ayın efendisi de Allâh’ın Ay’ıdır (Şehrullâhtır). O ay da Ramazan Ay’ıdır. Ramazan Ay’ının kalbi de Kadîr gecesidir. Kur’ân, Ramazan Ay’ının ilk gecesinde nâzil oldu. Öyle ise, siz de bu ayı Kur’ân okumakla (anlamakla-Kur’ân’a uygun yaşamakla) karşılayınız.”268[268]

Ramazân Ay’ı orucunun kaç gün olduğu konusunda;



Sâdık-ı Ekber İmâm Cafer Sâdık @ buyurdular; “Ramazan Ay’ı otuz gündür. Vallâhi asla bundan az olmaz.”269[269]

İmâm Muhammed Bâkır @ buyurdular; “İslâm beş şey üzerine binâ edilmiştir; Namaz, zekât, hac, oruç ve Kelime-i Şehâdet ile Velâyet.” Resûlullâh @ da oruç hakkında şöyle buyurmuşlardır; “Oruç cehennem ateşine karşı bir kalkandır.”270[270]

Senedi İmâm Cafer Sâdık’a @ ulaşan bir hadiste şöyle buyrulmaktadır. Hadîs-i Kudsî’de Allâh (c.c.) buyuruyor ki; “Oruç benim içindir. O’nun mükâfâtını da ancak ben veririm”.271[271] (Yani orucun sevabının derecesini benden başka kimse bilmez)

Yine İmâm Cafer Sâdık’ın @ naklettiğine göre, Gönüller Sultânı Peygamberimiz @ buyurdular; “Oruçlu kimse, Müslüman’ların gıybetini yapmadığı müddetçe yatağında bile olsa ibâdet hâlindedir.”272[272]

Aşk ehlinin İmâmı Cafer Sâdık @ buyurdular; “Oruçlu için iki sevinçli an vardır. Birisi iftar vaktidir, diğeri de Allâh’a kavuştuğu andır.”273[273]

İmâm-ı Azam Muhammed Bâkır @ buyurdular; “Her şeyin bir baharı vardır. Kur’ân’ın baharı da Ramazan Ay’ıdır.”274[274]

Şemsül eimme İmâm Cafer Sâdık @ buyurdular; “Kim Ramazan Ay’ından bir günün orucunu özürsüz olarak tutmaz ise, îmânın rûhu (hakîkati) ondan ayrılır.”275[275]

Ehl-i Beyt’in pîri Resûlullâh @ efendimiz buyurdular; “Eğer kul Ramazan ay’ında ne yücelikler olduğunu bilseydi, yılın tamâmının Ramazan Ay’ı olmasını isterdi.”276[276]

Eyy gönül dostları!

Eyy Ehl-i Beyt yolu yolcuları canlar!

Kaynakları ile verdiğimiz bunca güvenilir nakillere göre Ramazan Ay’ı orucunun farz olduğu gün kadar âşikâr iken, kalbinde zerre miktarı Kur’ân ve Ehl-i Beyt sevgisi bulunan bir kimsenin, hâlâ; “ramazan orucu diye bir oruç yoktur. Ramazan orucu bilmem kimlere Allâh’ın bir cezâsıdır. Bizim orucumuz Muharrem ayında tutulur...vs.” gibi delilsiz, mesnetsiz, isbatsız ve Ehl-i Beyt İmâmlarına @ apaçık iftirâ olan sözleri söylemeleri mümkün müdür?

Yaşadığımız coğrafyada son yıllara değin Ehl-i Beyt yolu kaynakları henüz elimize ulaşmış değildi. Geçmişteki baskıcı ve totaliter yönetimlerin basın-yayına akıl almaz sansürler uygulaması, hattâ var olan kimi Alevî kaynaklarını bile yok etmeye çalışması, bu da yetmezmiş gibi Alevî insanlarımızı kıyıma uğratması,277[277] insanımızın Ehl-i Beyt’in pâk ve aydınlık yoluna âşina olmalarına imkan tanımıyordu. Ancak bugün, bu aydınlık yolun temel kaynakları bir bir halkımızın istifâdesine sunulmakta, emin ellerle tercümeler yapılmakta ve geçmiştekiler için belki mazeret olabilecek sebepler yavaş yavaş ortadan kalkmaktadır.

Kur’ân’daki hakîkatlerin Peygamberimizin @ ve Ehl-i Beyt İmâmlarının @ tefsîr ve açıklamalarıyla nasıl idraklere sunulduğunu gören, okuyan, duyan ve öğrenen insanlarımıza artık hüccet tamam olmuştur. İnat ederek yanlış görüşleri savunmanın bir manası olmadığı gibi insanı büyük bir sorumluluk altına da sokmaktadır.

Bundan böyle; “Ehl-i Beyt’e gönülden bağlı bir Müslüman’ım, Alevîyim.” diyen kimse için iki ihtimal söz konusudur:

Kendisine gerçekler ulaştığında;


  1. Ya yanlışlarına elveda diyerek doğruyu tasdîk edecek ve çevresini bu doğrultuda aydınlatmaya çalışacak ki bu takdirde gerçekten; Alevî Müslüman, Ehl-i Beyt bağlısı, Oniki İmâm bendesi bir Müslüman” adını kullanmayı hak etmiş olur.

  2. Veya “dediğim dedik, bildiğim bildik” tavrından vazgeçmeyerek yanlışları üzerinde yol almaya devâm edecek, hem kendisi sapmış, hem de insanları saptırmış konumda olacak ki, o takdirde de bu kimselerin Alevî, Ehl-i Beyt Muhibbi, Oniki İmâm bağlısı, Caferî, Şîî, Bektaşî... vs.” gibi tertemiz manalar yüklü kavramları kendileri için kullanmaları doğru değildir. Onların, İslâm’ın diğer mezheplerine bağlı kardeşlerimize bu yolun bağlılarını yanlış tanıtmaya ve bu güzel kavramları lekelemeye hakları yoktur. Onlar; ya anlayışları, kavrayışları olmayan, kalb gözleri kör, basiretleri kapanmış, kulakları hakka karşı sağır kimselerdir. Veya bu yolun iç düşmanları olan menfaatperest, çıkarcı, Allâh, Kur’ân ve Ehl-i Beyt gerçeklerinden habersiz, zerre kadar âhiret gününün hesabını düşünmeyen, münafık tabiatlı, alçak kimselerdir.

Bakınız Hz. İmâm Muhammed Bâkır @ ne buyuruyorlar; “Bizim taraftarlarımız (gerçek Aleviler, Ehl-i Beyt dostları) ancak Allâh’tan çekinen ve O’na itaat eden kimselerdir. Taraftarlarımız (Şialarımız) ancak tevazu, huşû ve emanete riayet etmek, Allâh’ı çok anmak, oruç tutmak, namaz kılmak, anneye, babaya iyilikte bulunmak, fakir, borçlu ve yetimlere, komşularına karşı kendilerini sorumlu bilmek, doğru konuşmak, Kur’ân okumak ve insanlar hakkında iyilikten başka bir şey söylememekle tanınır ve kendi kavimlerinin en emîn insanlarıdırlar.”278[278]


Yüklə 1,97 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   46   47   48   49   50   51   52   53   ...   87




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.muhaz.org 2025
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin