İSTİHÂZE GUSLÜ
Hayız ve lohusalık kanı hâricinde, kadından çıkan her türlü kan istihâze kanıdır. Yani; Bulûğ çağına ermemiş bir kızın fercinden gelen kan, buluğ çağına ermiş bir bayandan üç (3) günden az, on (10) günden fazla gelen kan ve lohusa bir kadından on (10) günden sonra görülen kan istihâze kanıdır.
İstihâze kanı genellikle sarı renkli ve soğuk olur. Kendiliğinden ve yakıcılığı olmaksızın çıkar ve koyu da olmaz. Ancak, bazen siyaha çalan koyu kırmızı renkte, sıcak, basınçlı ve yakıcı da olabilir.
İstihâze üç kısma ayrılır:
● Az istihâze kanı: Kadının, fercinin dâhiline koyduğu pamuğa iyice işlemeyen ve pamuğun diğer tarafından görülmeyen kandır.
● Orta istihâze kanı: Ferce konulan pamuğa işleyen, öbür tarafından da görülen, ancak kanı önlemek için fercin dışına konulan mendile akmayan kandır.
● Çok istihâze kanı: Pamuktan geçerek, dışa konulan beze, mendile ve benzeri şeylere kadar işleyen-akan kandır.
İstihâzeli kadın ile ilgili bazı hükümler;
Az istihâze kanı gelen bir kadının, pamuğunu değiştirmesi veya yıkaması, kılacağı namaz için de abdest alması gerekir.
Orta veya çok istihâze kanı gelen bir kadın ise, gerekli temizlikleri yaptıktan sonra kılacağı namazlar için gusletmeli ve ayrıca da abdest almalıdır.
İstihâze kanı kesilen bir kadın da derhal temizlenir. İstihâzesi ile ilgili abdestini veya gusül ile birlikte abdestini alarak namazlarını kılmalıdır.
Kadının fercinin içinde kalan ve dışarı akmayan istihâze kanı, abdesti ve guslü bozmaz.
Mekke ve Medine mescitlerine girmenin, diğer mescitlerde durmanın, farz secdesi olan sûreleri okumanın istihâzeli kadın için bir sakıncası yoktur.
İstihâzesi orta veya çok olan bir kadının, gusül etmediği müddetçe kocası ile cinsel ilişkiye girmesi helâl değildir.
Bayanlarda hayız ve istihâze kanının dışında fercde oluşan bir takım akıntılar olur ise, bu akıntılardan bez kullanarak korunulmaya çalışılmalıdır. Mümkün ise kullanılan bez değiştirilerek temiz bir bez konulmalı abdest alınarak namaza durulmalıdır.
Şehvet, hayal kuşunun daldan dala konması, dokunma vs. gibi sebeplerden oluşan akıntılar ise meni hükmünde değildir. Boy abdestini gerektirmediği gibi namaz abdestini de bozmaz. Ancak, öylesi durumlar vâkî olduğun da takvâ gereği yeniden abdest alınması faziletlidir.
ÖLÜYE DEĞME GUSLÜ
Bir insan, ölmüş bir kimsenin soğumuş veya gusül verilmemiş bedenine dokunursa -ister uykuda, ister uyanık, isteyerek veya istemeyerek dokunmuş olsun- ölüye dokunma guslü alması gerekir. Öyle ki bir kimsenin tırnağı bile, soğumuş yada gusül verilmemiş bir ölünün tırnağına veya kemiğine vs. değse yine ölüye değme guslü almalıdır.
Çocuğun cenâzesine, hattâ, dört ayını doldurmuş ve düşük olmuş bir çocuğa dâhi dokunulduğunda Ehl-i Beyt yoluna göre ölüye dokunma guslü alınmalıdır.
Ölüye dokunma guslünü, cünüplükten temizlenme guslü gibi yerine getirmek gerekir. Bu guslü alan kimse, namaz kılabilmek için ayrıca da abdest almalıdır.
Bir kaç ölüye dokunulduğunda veya bir ölüye birden çok dokunulduğunda bir gusül yeterlidir.
Ölüye değdikten sonra gusletmemiş olan bir kimsenin, mescitte durmasında, eşi ile cinsel ilişkiye girmesinde, içinde farz secde bulunan sûreleri okumasında sakınca yoktur. Ancak namaz ve benzeri ibâdetler için gusledip ayrıca da abdest almalıdır.
ÖLÜYE VERİLEN GUSÜL
Ölüm döşeğinde olan bir Müslüman’a karşı vazîfelerimiz olduğu gibi, ölmüş olan bir Müslüman kardeşimize karşı da yerine getirmemiz gereken bir takım görevlerimiz vardır.
Bu görevlerimizden en başta gelenleri ise; ölüye gusül verilmesi, cenâzenin kefenlenmesi, ölü için bir nevi dua olan cenâze namazının kılınması ve ölünün defnidir. Bu vazîfeleri yerine getirmek farz-ı kifâye olup, bir kısım Müslüman’ların bunları yapması ile sorumluluk diğer Müslüman’ların üzerinden kalkar.
Cenâzeye üç gusül verilmesi farzdır:
1 - Sidr ile karışık suyla,
2 - Kâfur ile karışık suyla,
3 - Hâlis-saf su ile.
Suya karıştırılmak için sidr, kâfur bulunmaz ya da bulunur ancak, gasbedilmiş, çalınmış vs. olursa o durumlarda yalnızca temiz su ile üç guslün verilmesi farzdır.
Cenâze guslü, cünüplükten temizlenme guslü gibidir.
Ölü guslü ile ilgili bazı hükümler;
Cenâzeyi yıkayan kimse Allâh rızâsı için yıkamalıdır. Yaptırılan gusle karşılık ücret almak, talep etmek harâmdır.
Cenâzeyi yıkayan kimsenin mümkün mertebe Müslüman olması, Oniki İmâm’ın Velâyet ve İmâmetine inanması yada en azından onlara düşman olmayan biri olması, akıllı olması, gusül meselelerini bilmesi ve buluğ çağına ermiş olması gerekir.
Müslüman çocuğun guslü zinâdan doğmuş bile olsa farzdır. Kâfirin ve kâfir çocuğunun gusül, kefenlenme ve İslâm usullerine göre defni câiz (dine uygun) değildir. Bir çocuğa karşı bu vazîfelerin yerine getirilmesi için ana-babasının ikisininde yada en azından birisinin Müslüman olması gerekir.
Düşük yapılmış çocuk dört aylık veya daha büyükse gusledilmelidir. Dört aylıktan küçük ise gusledilmesi farz değildir, bir beze sarılarak defnedilir.
Kadın erkeği, erkek de kadını guslettiremez. Ancak, kadın kocasına, koca da karısına gusül verebilir.
Cenâze yıkamak için su bulunmaz veya suyu kullanmanın sakıncası olursa cenâzeye gusül yerine teyemmüm verilmelidir
ÖLÜM VE ÖLÜ GUSLÜ İLE İLGİLİ EHL-İ BEYT’TEN BAZI RİVÂYETLER
İmâmlar İmâmı Resûlullâh (s.a.a.) buyurdular; “Âni ölüm, mümin için bir rahmet ve rahatlık, kâfir içinse bir üzüntü, sıkıntı ve zorluktur.”152[152]
İmâm Cafer Sâdık’a @ soruldu; “Kadınlar, kaç yaşına kadar olan erkek çocuğunu yıkayabilirler?” İmâm @ buyurdular; “Üç yaşına kadar yıkayabilirler.”153[153]
İmâm Muhammed Bâkır @ buyurdu; “Bir mümin, mümin kardeşini öldükten sonra yıkar ve yıkarken de Allâh’tan kardeşi için af-bağışlanma dilerse, Allâh (c.c.), o ölünün küçük günahlarını bağışlar.”154[154]
İmâm Cafer Sâdık’a @ soruldu; “Cünüp olarak ölen bir kimse nasıl yıkanır?”İmâm @ buyurdular; “Ölü guslü olarak bir gusül verilmesi yeterlidir.”155[155]
Dostları ilə paylaş: |