6-FİİLLERDE ADALET VE ZULÜM :
Burada insanın fiillerindeki adalet ve zulüm konusunu ele alacağız. Hemen şunu belirtelim ki, sözünü ettiğimiz konular birbirine bağlıdır, birini diğerinden ayırmak güçtür. Nitekim Kâdî Abdu'l-Cabbâr, el-Muğnî'-nin altıncı cüzünün birinci kısmını "et-Ta'dil ve't-Tecvîr" adıyla bu konuya tahsis ederken, Şerhu Usûlı'I-Hamse'de de adalet ve zulüm meselesine ayrıca temas etmektedir. el-Muğnî'nin adı geçen eüzünde Kâdî Abdu'l-Cabbâr, daha çok fiillerin hasen ve kabih olarak nitelenmesine yer ayırmaktadır.
Bununla birlikte şu bir gerçek ki, hasen ile kastolunan adalet, kabih ile amaçlanan da zulüm olmaktadır. 421
a)Mu'teziIe'de Adalet -Zulüm Anlayışı:
Mu'tezüe, "Allah âdil ve hakimdir. O'ndan çirkin iş sâdır olmaz O'-nun bütün fiilleri güzeldir." demektedir. 422 Allah çirkin işin çirkinliğini bilir, ama onu seçmez. 423 Bu konuda Mu'tezile'nin dayandığı nokta insanın bir işin fenalığını bildikten sonra onu yapmamasıdır. Buradan hareketle, mukayese yoluyla, Allah'ın da işin kötü oluşunu bildiğini ve dolayısıyla onu yapmadığını söylemektedirler. 424
Allah'ın zulmü işlememesinin sebebi, insanın fiillerinde zulmün bulunuşudur. Eğer Allah, insanın fiillerinin yaratıcısı olmuş olsaydı, bu takdirde O'nun zâlim olması gerekirdi. Oysa bundan münezzehtir, uzaktır. 425
Netice olarak Mu'tezile'nin meseleye yaklaşımı, Allah'ın zulüm işlemeyeceği ve zulmün insanın eseri olduğu biçimindedir. 426
b) M â t ü i- i d i I i k ' d e Adalet -Zulüm Anlayışı:
Adalet ve zulüm meselesinde Mâtüridî anlayış şöyle özetlenir: "Allah, zulme kudreti olmakla vasıflanmaz. Çünkü muhal O'nun kudreti dahiline girmez." 427 Mâtüridî okulu kelâm bilginlerinin bu probleme bakış a-çıları aklî yönden olmaktadır. Allah'ın adalet ve hikmet sahibi, zulüm, taşkınlık ve haksızlık yapmaktan uzak oluşunda ittifak vardır. Fakat hikmet ve haksızlık yapmanın tarifinde ayrılık baş göstermiştir.
Hikmet, Mu'tezile'ye göre, fail veya başkası için kendisinde yarar o-landır, Eş'arî ise hikmeti failin kasdına göre vuku bulan şey olarak tanımlamıştır. Mâtüridî'ye gelince o hikmeti övgüye değer bir sonucu olan şey
olarak belirlemiştir. Haksızlık veya şuursuzca hareket olarak niteleyebileceğimiz "sefeh" ise hikmetin karşıtıdır. 428
Fiillerin hasen ve kabih oluşlarıyla yakından ilgili olan adalet ve zulüm meselesinde Mâtüridî Okulu'nun görüşü, Allah'ın yaptığı fiilin çirkinlikle vasıflanıp vasıflanamayacağı noktasından olup, fiiilerdeki bu durumun aklen bilineceği tarzındadır. 429
c)Eş'arî'de Adalet-Zulum Anlayışı:
Adaletsizliği insanlar İçin yaratan Allah'tır, ama bu zulüm kendisi için değildir, insanlar içindir. Bu taktirde, yani Allah'ın insanlar için zul-mu yaratmasıyla Allah zalim olmuyor mu? Ebu'l-Hasen el-Eş'arî buna şu cevabı veriyor:
Zulmü kendisine değil, başkasına zulüm olarak yarattığı için zulüm sahibi, zâlim olmaz. Zira o zulmü başkası için yaratmıştır. Zulmü başkası için yapan zâlim olmazsa, Allah da zulmü başkası için yarattığında zâlim
olmaz. 430
Bu durum, Allah'ın yarattığı diğer fiillerle kıyaslandığında daha iyi anlaşılır. Örnek olarak, Allah'ın şehveti yaratmasıyla O'nun şehvetli olduğu nasıl düşünülemezse, aynı biçimde zulmü yaratmas.yta zalim olacağ. da düşünülemez.
Es'arî'nin endişesi, yaratmayı Allah'a bırakıp, kesbi insana vermek: tır Her şeyi yaratan Allah, zulmün de yaratıcısıdır. Ancak bu zulüm , zulmü ^teyen'insan için yaratılır, neticede insan tarafından kesbed,lir. Burv dan S. başkas. için yaratılan zulüm yüzünden Allah Teala zatım olarmaz.
Allah'ın cezaland.rmas.nı, O'nun adaleti olarak gören el-Cüveynî, Allah'a hiç bir şeyin vacip olmadığı, gerekmediği, O'nun üzerinde emredici bulunmadığı gibi, O'nun mutlak adalet sahibi olduğu görüşunü^a-yunmaktadır. 431
TEKLİF 1-Tanımı
Teklif : Muhataba külfet yüklemektir. 432
Teklif :. Lügatte, külfetten (güçlük, zorluk, zahmet) alınmıştır. Bu da yorgunluk ve meşakkattir. Şeriatta emre ve nehye ıtlak olunmuştur. 0 halde teklif hitabın emr ve nehy oiarak muhataba yönelmesidir. 433
Teklif; Akıl sahibi kullarına dinî hukukî yükümlülükler koyan Allah'ın fiilidir. 434
Teklif konusu her ne kadar doğrudan doğruya Usul-u Fıkhı ilgilendiren bir mesele ise de Kelâm ilminin de incelediği konular arasına girmiş ve insanın fiillerinin bir parçası olmuştur. Bizim burada teklif konusuna temas etmemiz, onun insanın fiillerinin nitelenmesi ve adalet-zulüm meselesinin teklif konusuyla ilgisi yönündendir. Teklif konusunun insanın fiilleri açısından önemli yer tutuşu fiillerde adalet-zulüm meselesini aydınlığa kavuşturması bakımındandır.
Allah, Peygamberleri vasıtasıyla insanlara vahiyler göndermiştir. 0 ilâhî rahmetinden insanların kurtuluşa ermelerini dilemiştir. Gönderdiği vahiyler birer ilâhî kanundur ve tekliflerle doludur. Bundan dolayı insan ilâhî vahyin karşısında bir yükümlü, mükellef olmaktadır, bir takım yükümlülükler altına girerek bir sorumluluk taşımaktadır. 435
O halde ilâhi teklif karşısında insanın durumu nedir? Teklife hangi açıdan bakmak gerekir? Teklifin insanın fiillerinin nitelik kazanması ve adalet-zulüm konularıyla ilişkisi nasıl olacak, insanın irade ve sorumluluğu nasıl kurtarılacak ve anlaşılacaktır? Bu meseleler İslâm ilahiyatını ilk asırlardan itibaren meşgul eden konular arasında yer almış ve bu mevzularda ileri sürülen görüşler değişik olmuştur. 436
1-Mu'tezilede Teklif Anlayışı :
Mu'tezile teklifi; kendisinde kişiye yük olan iş olarak tanımlamaktadır. 437
Teklif kendisinde yükümlüye güçlük ve zorluk bulunan bir işi yapma iradesidir. Bu tarzda tanımlanan teklif ancak Allah tarafından vuku bulur. 438
Mu'tezilî anlayışta, diğer meselelerde olduğu gibi teklif konusu ana dünya görüşüne bağlıdır. Mu'tezile'nin tek endişesi Allah'ın bir tek oluşu keyfiyetine halel getirmemektir. Bunun için tevhid meselesi onların hareket noktası olmuştur.
Teklif konusu da tevhide bağlıdır. Allah bir tektir ve fiillerinde adalet vardır. O'nun âdil oluşu fiillerinde çirkin olana yer vermeyişiyle anlaşılır. O'nun fiilinden kötü bir şeyin vuku bulması doğru değildir. O ancak va-cib olanın failidir. 439 O halde âdil olan ve fena iş yaratmayan Allah'ın insanların yararına teklifte bulunması gerekir. Çünkü teklif konusu Allah'ın bir tekliği ve âdil oluşuna girer. Âdil olan Allah'tan insanların zararına, zulüm türünde bir teklifin gelmesi beklenemez. 440
Bu genel çerçeve dahilinde teklif meselesine eğilen Mu'tezile, Allah'ın insana, doğru olmayan, zulüm olan bir şeyi teklif edemeyeceğinde ısrar etmektedir. Ayrıca Allah güç yetirilemeyen, yapılamayacak olanı da insana teklif etmez. Böylece aklî bir acıdan teklif meselesine yaklaşan Mu'tezile Allah'a bu konuda güzel teklifte bulunma yetkisini verip, çirkin, kötü teklifte bulunmayı Ö'ndan almaktadır. Fakat öte yandan, Mu'tezile teklife soyut anlam kazandırmada ise - külfet ve meşakkat manalarını vere-rek - Ehl-i Sünnetle aynı görüşü paylaşmaktadır. 441
3- M aturîd ilikte Teklif Anlayışı:
Teklif ancak vukuu makdûr olana bağlıdır ve bu şekilde bir emrin ifadesi olur. Teklif yerine getirilirse mükafatı gerektirir, yerine getirilmezse cezayı davet eder. Fakat teklifin bu tarzda icraya konması insanın irade ve gücüyle olur. 442
Teklif bir şeyi yüklemekdir, bunda fail için külfet ve deneme, yaparsa sevap çekinirse ceza vardır. 443
Mâtüridî kelâm okulunda önemli olan, teklifin insanın irade ve gücüyle ilgili oluşudur. Eğer insan fizik anlamda sakat ise bu insanın fizik yönünden istita'aya, güce sahip olmadığı ortadadır. Dolayısıyla böyle insana teklif akıl haricidir. Her yönden sağlam olan insanın teklife muhatap olması ve bu teklife göre fiillerini yapması insanın iradesiyle ilgilidir. Bu takdirde insan fiillerinin nitelik kazanışında sorumlu olur ve böylece teklif anlam taşır.
Matürîdi okulunda güç yetmeyen işe teklif kabul edilmemektedir. 444 Bu konuda okulun dayandığı mesned "Allah bir kimseye ancak gücü yettiği kadar teklif eder 445âyetidir. Çünkü Allah hfkmete uygun olanı yapar, hiıkmet de kendisinde güzellik, iyilik olanı düşünmeyi gerektirir.
Maturidiiikte mesele insanın gücü ve bu gücün imkanlarının Allah'ın ezelî ve mutlak ilmince bilinmesi açısından ortaya konmaktadır 446İnsan teklif edilenden birini kendi gücü, meyli ve ihtiyarını kullanarak seçer 447İnsanın bu tür hareketini Allah bilir. Teklifin ceza ve mükafat haline gelmesi, insana ahlâkî nitelikte bir fiil olması ve neticede insanın yaptığından sorumlu olması böylece vuku bulmaktadır. 448
Allah'ın insanlara yapmaları mümkün olmayanı teklif etmesi ve güç yetmeyene teklif caiz ve mümkün değildir. 449
Netice olarak Maturidi okulunda güç yetmeyen işi Allah'ın insanlara teklif etmeyeceği ve insanın da gücünü kullanarak teklifi kendine sıfat yapacağı görüşü yaygındır. 450
4-Eş'arîlik'de Teklif Anlayışı:
Ebu'l-Hasen el-Eş'arî "Onlar Hakkı işitmezler, gerçeği görmezler" âyetiyle 451 "Kelâmını işitmeğe de tahammülleri yoktur"452âyetini güç yetmeyen işin Allah tarafından teklifinin mümkün olduğuna delil gösteriyor 453
Eş'arîde ikili teklif anlayışını görüyoruz-. Bunu kâfire Allah'ın imanı teklif etmesinde ortaya koyuyor. Allah kâfire iman teklif etmiş midir sorusuna "Evet" ile cevap verdikten sonra, imana gücünün yetip yetmediğine ise, "Eğer gücü yetseydi, iman ederdi" diyor. "O halde gücünün yetmediğine mi mükelleftir?" sorusuna ise, "Bunda iki yön vardır", deyip aczinden dolayı imana gelmediğini reddediyor. Buna karşılık imanı terkinden ve onun zıddıyla meşgul olduğundan dolayı imana gelmeyişini kabul
ediyor. 454
Su halde teklif meselesi temelde insanın kudretine bağlıdır. Ama bu kudret Eş'arî anlayışında Allah'tan gelmektedir. Diğer taraftan Eş'arî aczi bir şeyin kendisini ve karşıtını yapmamak olarak anlamaktadır. Acz halinde, emr olunanla birilikte, bir şeyi alma da terk etme de bulunmaz. 455
Bunları söylemekle Eş'arî neyi isbat etmek istemektedir? İmamu'l-Haremeyn el-Cüveyni, Eş'arî'nin amacını şöyle açıklıyor:456 Allah'ın insana gücü yetmediği şeyi teklif etmesi caizdir. 457 Bu, şeriat yönünden de doğrudur. Zira Allah Ebu Leheb'e imanla emretmiştir. Peygamberi tasdik ve bütün haber verdiklerine iman etmesini bildirmiştir. Bununla birlikte onun iman etmeyeceğini de Rabbimiz haber vermiştir. Güc yetmeyen işin teklifinin mümkün oluşuna "Ey Rabbimiz, güç yeitremeyeceğimiz şeyi bize yükletme"" 458 âyeti de delildir.
İnsana güc verip vermeme, teklif yükümlülüğüyle hukuki yönden insanı muktedir kılıp kılmama Allah'ın kudreti dahilindedir. Teklifi yerine getirmede ve getirmemede Allah'ın bir mecburiyeti yoktur. Allah insana zuim ve yapılması imkansız olan bir şeyi yüklemekte tamamen kendi iradesine sahiptir. Bu tür işler Allah için mümkündür. 459
Bununla birlikte insana yapılan teklif insanın yapabileceği ölçüdedir. Bu ise Allah'ın adetidir. Fakat bunu yaparken Allah'a herhangi bir zorunluluk ve ahlâkî mecburiyet yoktur. Allah bir yandan kendi yüce saltanatında mutlak irade ve kudret sahibi olarak insana gücünün yetmeyeceği şeyi teklif etme yetkisine mâlik iken, diğer yandan insana gönderdiği Peygamberler aracılığıyla onun yapabileceğini teklif etmektedir.
Peygamberlik kurumu ile teklif arasında sıkı bir bağ vardır. Bîri olmayınca diğeri düşünülemez. Bunlar birbirini tamamlayan iki parçadır. Teklif kavramı nübüvvet müessesesinden ayrılmaz 460
Tevhid ve nübüvvetin namaz, oruç, hac ve diğer ibadetler gibi olduğuna itikad gerekir. İbadetin lüzumu, farziyeti, teklifin gerekli oluşu gibi hususlar akıl yönünden olmayıp nakil yönünden olmaktadır. Huşun, ku-buh, mubah, mahzurlu ve haram oluş, bir şeyin farz, vacib, nafile ve müs-tehab, zulüm, isyan oluşu bu şekildedir. Mükellefin fiillerindeki hükümlerin hepsi akıl yönünden değil Allah tarafından varid olan şeriatla sabittir. 461
İyinin iyiliğini (Huşun) ve çirkinin çirkinliğini (Kubuh) aklımızla akıl yürüterek, araştırarak delil getirmek size gerekir denmeimştir. Buna karşılık "Hiç bir ümmet yoktur ki, içlerinde cehennem ile korkutucu bir peygamber gelmiş olmasın" 462, buyurulmuştur.
Bu ifadelerde daha ayrıntılı bir biçimde insanın fiillerinin sınıflanması yapılıyor ve bunların nübüvvet ve teklifle olan ilişkileri ortaya konuyor.
Kâdî Ebu Bekr Bakıllanî nübüvvet, teklif ve tevhide ait görüşlerini kendine ait Usulu'l-Fıkh ve Usulu'd-Diyane adlı eserlerinde açıkladığını söylüyor. 463 O'na göre teklifi anlamının yolu nübüvvettir. İnsana "Aklınla iyiliği ve kötülüğü ara bul" gibi bir teklifte bulunulmamış, aksine akıla yol gösterici olarak peygamberler gönderilmiştir. Bu peygamberler teklifle gelmişlerdir. Aklın gürevi eşyanın özünü anlamak değil, ama onun vazifesi teklif karşısında vaziyet almaktır. Eşyanın iyiliği kötülüğü [Huşun -Kubuh), hangisinin insana yararlı hangisinin zararlı olduğu Allah'ın kanununda belirtilmiştir.
Allah teklifle insanı imtihan etmektedir. O teklife karşı koyanı terk etmekte, ayetleri konusunda düşünme ve araştırmadan yüz çevirenin O'nu tekzibte devam edenin şeriatını yalanlamaya davette bulunanın e-linden tutmamaktadır. O halde Allah'a itaat davetine uyanı sevaba götüren teklif insan için yararlıdır. 464
Teklifi insanlara tebliğle görevli peygamberlerle akıl arasında yol gösterme bakımından benzerlik vardır. Peygamber teklifin kabulü ve insanlara yararlı olduğunu bildirmek için gönderilmiştir. Akıl delil getirmek, düşünmek ve seçim yapmakta insana rehberlik etmektedir. Bu yönden bu ikisi arasında görev benzerliği vardır. Allah insana Peygamberin lisanıyla yararını bildirmek için teklif yolunu kullanır. 465 O halde peygamberlik kurumu teklif için gereklidir. Nübüvveti inkar eden teklifi ve dolayısıyla aklın rehberliğini kabul etmemektedir. Çünkü İnsana yol gösterme bakımından bu ikisi arasında benzerlik vardır. Teklife gelince o insanın sorumluluğunun belirlenmesinde naklin koyduğu ve insanın fiillerinde değer vermesi gereken bir araçtır, ilâhî olanla insanî olan arasında bir bağdır, ilgidir. 466
Dostları ilə paylaş: |