II) İNSANIN FİİLLERİNİN MEYDANA GELİŞİ
i İnsanın fiillerini incelerken önce irade ve kudret mefhumlarına verilen manaları göreceğiz. Daha sonra fiillerin yaratılması, kesb konusu, fiillerin vasıflanışı ve fillerde adalet-zulüm gibi konular üzerinde duracağız. Böylece Allah'ın iradesi ve kudreti karşısında insanın manevi yapısını bir bütün olarak ortaya koymak, insan irade ve hürriyetinin kaza ve kader çerçevesinde tektîf ve sorumlulukla ilgisini belirtmek istiyoruz. 308
1-İrade:
İrade; herhangi bir şekilde kendisinden fiil vuku bulan bir hali, canlıya gerektiren sıfattır. Gerçekte irade daima ma'duma, yokluğa taallûk eder. Zira o, herhangi bir işin meydana gelmesi ve vücut bulmasına tahsis edilmiş bir sıfattır.309 Kur'an buna "Allah'ın şanı, bir şeyin olmasını dilediği zaman ona sadece «o!» demekle o oluverir." 310 âyetiyle işaret etmektedir .
Bir başka deyişle irade, yarar inancının takip ettiği meyildir. 311
a) Mu'tezilenin İrade Anlayışı:
İrade Mu'tezile tarafından şöyle anlaşılmıştır: Allah, gerçekte mürid-dr. O'nun mürid olması, mürid olmadığı bir andan sonradır. O irade ettiğinde mürid olur. Zira Allah muhdes, sonradan olma bir irade ile diler, O'nun zatî veya kadîm bir irade ile dilemesi doğru değildir. 312 Kâdi Abdu'l-Cebbar bu görüşü; Ebu Ali el-Cubbai (303/905) ve Ebu Haşim'den (321/ 921) nakleder.
Ebu'l-Huzeyl el-Aliaf (135-226/752-840) Allah'ın iradesinin dilenenden başka olduğunu ileri sürüp O'nun dilemesinin yaratma olduğunu söylüyor, insanların itaat etmelerinin Allah'ın emirleri olduğunu belirtiyor.
İbrahim Nazzam (öl. 220 veya 230/835 veya 845) Allah'ın iradesini O'nun işi, emri ve hükmü olarak tarif ediyor.313
Netice olarak Mu'tezile, Allah'ın sonradan meydana gelen bir irade ile yani izafi, nisbi bir irade ile mürid olduğunu kabul ediyor. 314
b) E h I - i Sünnetin İrade Anlayışı:
Ehl-i Sünnet'e mensup kelâmcılar iradeyi ezelî, zatî ve mutlak olarak anlarlar. Allah'ın iradesiyle insanın iradesi arasında fark vardır. İnsanın iradesinden hareketle Allah'ın iradesi anlaşılamaz. Allah'ın iradesi zâîî olup, zaman ve mekân itibariyle değişmez.
Allah'ın mutlak irade anlayışını Bakillâni (v. 403/1013), şöyle ifade ediyor: "Allah kitabında: "Çünkü Rabbin dilediğini hemen noksansız yapar." 315 buyuruyor. Bu âyetle Allah'ın yaratıkların fiillerinin ve bütün olayların yaratıcısı olduğuna dair delil getirilmiştir. O halde O bütün bunları dileyendir. "Eğer Allah dileseydi bunları yapamazlardı." 316 "Eğer Rabbin dJeseydi, yeryüzünde kim varsa hepsi toptan iman ederdi. 317 buyuruluyor. Eğer kullarından isyan, yalan ve karşı koyma dilemeseydi bunlar olmaz ve insanlar bunları isteyemezlerdi. Eğer yine herkesin iman etmesini dileseydi, şüphesiz hepsi iman ederlerdi." 318
Maturidîler de mutlak ve ezeli bir irade anlayışını benimserler. Fakat bu mutlak, ezeli ve zatî iradenin varlık ve olaylarla münasebetinde onlarla Mu'tezi I iler arasında yakınlık görülür, Allah mutlak irade sahibidir, dilediğini yaratır, şerrin de yaratıcısıdır. Ama insanın fiillerinin nitelik kazanmasında, insanın hürriyet ve mecburiyeti konusunda, Maturidilerin Mu'tezililerle birlikte insana hürriyet verdiklerini müşehade ediyoruz. Bu, İrade-i Cüz'iyye oluyor. Bir yandan "Eğer Allah'da irade olmasaydı alemi yaratmakta kendisine zorunluluk hasıl olurdu." diyen, diğer yandan mutlak ve zatî iradenin maddi varlık alemine taallûkunun zaman ve takdire göre oluşunu kabul eden irade anlayışı Maturidilerce hüsnü kabul görüyor. 319
c)Cebriyye ve İnsanın İradesi:
"Allah'ın mülkünde ancak O'nun dilediği olur. Vaktinde vukucağını bildiği şeyin zamanında meydana gelmesini dilediği gibi, olmayacak şeyin de vuku bulmayacağını dileyen Allah'tır." 320 Cebriyyenin bu konuda' tanınmış görüşü, insana irade hürriyeti tanımama şeklindedir ve| Csbrivye adını almaları da bundan dolayıdır. Onların bu konudaki görüş-; [erini yukarıdaki ifade teyid eder. Şehristani (548/1153) Cebriyyenin ' sanın irade ve ihtiyarı yoktur, dediğini kaydetmektedir. 321
D) Mu'tezile Ve İnsanın İradesi:
İnsanın fiillerini Allah'ın yaratmadığı temel görüşünden hareket ederi: Mu'tezile insana irade etmeyi tanıyan bir anlayışın içindedir. 322 Zira irade] bir fiildir. Bu sahadaki irade ikiye ayrılır:
1. Öznenin (failin) kendi fiiline bağlıdır. .
2. Başkasının fiiline bağlıdır.
Her iki tür iradenin insanda bulunduğunu söyleyen İbn Teymiye 323 (v. 728/1327) Mu'tezilenin, Allah'ın insanın fiillerini yarattığını kabul et^ mediğinden ikinci tür iradeyi kabul ettiğini bildiriyor. Çünkü onlara göre? Allah'ın iradesi muhdestir. Bu iradenin insanın fiillerinin yaratılmasını dî4 lemesi mümkün değildir. Zira bu fiilleri yaratan, Mu'tezileye göre, Allah değildir. Şu halde insanın fiillerinin meydana gelişinde Mu'tezile insana irade tanımaktadır. 324
e)Mâtürîdîler ve İnsanın İradesi:
Mâtüridîler, her şeyi irade edenin Allah olduğunu ikrar etmekle birlikte, irade ile ilim arasında ayırım yaparak, Allah'ın her şeyi önceden bildiği ilkesinden hareketle insana irade tanımaktadırlar. "Altah insandan küfrü, onun ihtiyarıyla ve isteğiyle ve imana gücü olmakla birlikte diler." diyen Mâtüridîlerdir. 325
f)İbn Teymiye ve İnsanın İradesi:
İbn Teymiye'ye göre insanın iradesi vardır. Bu irade fiilin var olmasının şartıdır. O olmayınca fiil olmaz. 326 İnsanın bu iradesine Kur'an şahittir. Kur'an'da Allah'ın, insanların "yaparlar, inanırlar, küfre saplanırlar, günah işler, yalan söyler..." şeklindeki fiilleri işlemelerini haber vermesiyle bu iradenin varlığı isbat edilmektedir. Ama bu irade, ancak Allah'ın dile-
mesiyle meydana gelir. İnsanın iradesinin üstünde Allah'ın irade ve me-şieti vardır. 327
g) E ş ' a r î I e r ve İnsanın İradesi:
Eş'arî Mektebi için önemli olan, Allah'ın mutlak ve zatî iradesidir, Bu anlayış, Mu'tezile'nin muhdes irade anlayışına tepkidir. Bu görüşü önce Ebu'l-Hasen el-Eş'arî'de müşahede ediyoruz. 328 Onlara göre iradesi her şeyin üstünde ve her şeyi kuşatmaktadır. İnsanın Allah'ın iradesinin hudutsuz kapsamı içindedir, İnsanın fiillerini irade etmede hürriyetinin olup olmadığı konusunda Eş'arilerde bir açıklık görülmez. Onlar bu konuda Mu'tezile gibi, Allah'ın iradesinin yanında bir de İnsanın iradesinin varlığını kabul etme'kten endişe duyarlar. İnsanın, fiillerini yapmada iradesi vardır sözünü açıkça söylememişlerdir, Onlar bu alanda orta yolu tutmayı arzulamış, ne Cebriyye'nin insanın iradesiz oluşu ve ne de Mu'tezile'nin iradeye sahip oluşu görüşlerini benimsemeyip bunlardan uzak kalmayı tercih etmişler ve her şeyi Allah'a bırakmayı yerinde bulmuşlardır. Bu sebeple onlara "cebr-i mutavassıt" denmiştir. 329
2-KUDRET VE İNSANIN FİİLLERİ:
Kudret, hayat sahibinin fiiîe ve terkine iradeyle hakim olduğu sıfattır. Veya kudret, irade sıfatına etki yapan sıfattır. 330
Kudretin irade ile olan ilgisi kesindir. Kudret iradeyle bir neticeye gider. İrade olmayınca kudret tek başına fiil meydana getiremez. Fin meydana gelmesi için önce irade, sonra kudret gerekir.
Allah'ın kudreti mevzuunda Mu'tezilî görüş; irade ve diğer sıfatlar hakkındaki kanaatin aynısıdır. Onlar daha çok insanın kudreti özerinde dururlar. 331
Ehl-i Sünnet Kelâmcıları için, Allah mutlak ve ezelî bîr kudretle kadirdir. Fiiller kudreti olmayan âciz birisinden meydana gelemez. Gerek aklen, gerekse naklen Allah'ın kudret sahibi olduğu sabittir. 332
a) İnsanın Gücü:
Keiâm kitaplarında "istita'a" olarak geçen insanın gücü, Aiiah'ın canlı varlıklarda yarattığı bir arazdır. Onunla ihtiyarî fiiller icra edilir. 333 İstita'a, kudret, kuvvet, vus'at ve takat, lügatte manaları yakın kelimeleri
diı'. Bunİarı Türkçemizde "güç" kelimesiyle karşılayabiliriz. 334
b) Cehmîyye ve İnsanın Gücü:
Cebriyye'nin kurucusu olan Cehm b. Safvan (v. 128/745), insamrl yaptığı işin sahibinin ve gerçek failin Allah olduğunu söylüyor, insanlara") fiillerinin mecaz olarak nisbet edildiğini bildiriyordu. Bu tıpkı "güneş bat-1 ti" cümlesinin ifade ettiği anlam gibidir. Burada fiilin gerçek yapıcısı Allah'tır. 335 Cebriyye'ye göre, insanın hiç bir şeye gücü yoktur. O istita'a ile va-Siflanamaz. Fiillerinde hür değildir, kudreti yoktur. İradesi ve ihtiyarıda yoktur. Allah fiilleri onda diğer varlıkları yarattığı gibi yaratır. Varlıklara fiilleri nasıl nisbet ediliyorsa, insana da fiilleri o şekilde nisbet edilir. Ağaç meyvelendi, su aktı, güneş doğdu vb. gibi. Bütün fiiller cebrî, zorunlu olduğundan aeza ve mükâfat da cebirden ibarettir. Cebir sabit olunca teklif de cebirdir. 336
c) Mu'tezile ve İnsanın Gücü:
Mu'tezilenin dünya görüşünde insan istita'a yani guç sahibidir. İnsanın istita'ası bedenî sağlamlıktır. Bununla fiil meydana gelir. Hayat ve güç sahibi insan fiilini yapma kudretindedir. 337
Ebu'l-Huzeyl'e göre ise istita'a, fizik sağlamlıktan başka olan, ona eklenen bir arazdır.
Bişr el-Mu'temir'e (v. 210/825) göre, istita'a organların sağlamlığı ve eksiklerden uzak olmasıdır.
Mu'tezile için önemli olan insanın fiillerini kendisinin yaptığıdır. Bu fiillerin meydana gelmesini sağlayan güç yani istita'a insanda fiilden önce mevcuttur. 338 Fiilden önce bulunan bu kudret fiille bağlantılı değildir. 339 Allah insanın fiillerinin yaratıcısı değildir. İnsan kendi yaptıklarına kadirdir 340" İnsan, hayır ve şer, fiillerine kadirdir, onların yaratıcısıdır. Kendi yaptıklarından dolayı ceza ve mükâfata lâyıktır. 341Sonuç olarak, Mu'tezile için İnsanın gücü vardır ve bu güçle fiillerini yapar. 342 Yoksa insanı âciz kabul etmek gerekir. Âcizden fiil zuhuru ak-len mümkün değildir. O halde insan kudret sahibidir. 343
D) E Ş ' A R Î I İ K T E İNSANIN GÜCÜ:
Ebu'l-Hasen El-Eş'arî, Makâlâtu'l-İslâmiyyîn'de kendinden öncekilerin istita'a konusundaki görüşlerini naklediyor 344Onun kendine özgü istita'a anlayışını Kitabu'l-Luma' ve el-İbâne 'An Usûli'd-Diyâne'de buluyoruz.
Ona göre, insanın gücü, insanın iş yapabilme gücüne sahip olmasıdır. Fakat bu güç insanın gayridir. İnsanın kendinden olmayıp ondan ayrıdır. Zira insan bazen güç sahibidir, bazen değildir. Bu, insanın bazen bilgili, bazen bilgisiz, bazen hareketli, bazen de hareketsiz oluşu gibidir, Nasıl ki insanın bilgin ve hareketli olması onun kendinden değilse, güç sahibi olması da kendi öz varlığından değildir.
Eğer kendi öz varlığından veya insandan ayrılması im'kânsiz bir sıfattan dolayı güç sahibi olsaydı, o taktirde daima güç sahibi olarak mevcut olurdu. Halbuki insan bazen kudret sahibi, bazen de güçsüz olarak mevcuttur. O halde onun kudretinin ondan t|aşka olması gerekir, 345
Kitabu'l-Luma'da istitâ'ayı insanın öz benliğinde olmayan bir araz olarak niteleyen Eş'arî, 346 aynı istitâ'ayı el-İbane'de Allah'ın bir nimeti, fazlı ve ihsanı olarak göstermektedir. 347
İstita'a fiille beraberdir. Fiil meydana geldikten sonra yok olur. Allah'ın istitâ'ayı yaratması, insanın bir şey yapması içindir. İstita'a olmazsa insanın bir şey yapması mümkün olmaz. 348
Sonuç olarak Eş'arî, yaratılmış bir kudretle insanın fiillerini yaptığını ve bu kudretin yokluğunda insanın iş yapamaz durumda olduğu görüşünü kabul ediyor. 349
E) M âtüridilikte İnsanın Gücü:
Ebu Mansur el-Mâtüridî (v. 333/944) iki istita'a anlayışına sahiptir:
1.Fizik organların sağlam ve işler vaziyette olmasıdır ki bu Allah'ın fazlıdır, bağışıdır Ve fiilden öncedir. Bu anlayışla Mâtüridî, Mu'tezilî görüşe yaklaşım gösteriyor.
2.Yapılan işin ahlâkî değer kazanması hali. Bu takdirde fiil nitelik
kazanma ameliyesi ile mükâfat ve cezayla münâsebet halinde olur. Bu istita'a fiille birliktedir. Burada Mâtüridî'nin kesb kavramını tatbik edişini görüyoruz.
Mâtüridî okuluna mensup kelâmcılardan Nureddin es-Sabûnî, istita'a konusunda Ehl-i Sünnetin karşısında olanların görüşlerini nakledip özellikle istita'anın fiille birlikte oluşu üzerinde duruyor. Fakat onun istitâ'ayı ihtiyarî fiiller için gerekli görüşü dikkatimizi çekiyor. 350 i Mâtüridî'nin insanın kudretini bu tarzda anlayışına İbnül'-Hümân el-Müsâyere'de açıklık getiriyor. 351 İstita'a iki kısımdır:
1. Araçların sağlam ve sıhhatli olması ki fiilden öncedir. Buna en güzel örnek Kur'an'daki Hacc'la ilgili âyettir: "Azık ve binek bakımından yoluna gücü yeten kimsenin Beytullah'ı haccetmesi Allah'ın insanlar üzerindeki hakkıdır." 352 Burada sözü edilen azık ve binek, araçların ve sebeplerin sağlamlığını gösteren ve fiilden önce olan istita'adır.
2.İstita'a fiil için arazdır. Allah tarafından yaratılır. Bununla insan ihtiyarî fiillerini yapar. Bu, fiil için bir illettir ve fiille beraberdir. 353
f) İbn Hazm ve İnsanın Gücü:
İbn Hazm da Mâtüridî gibi istita'aya iki manâ veriyor:
1. Fiilden önce olan sağlık ve fizik bütünlük anlamında olan güç. Görmek için sağlam bir göz gereklidir, gibi.
2. Fiille birlikte olan güç ve istita'anın tamamlanışıdır. Bu istita'a Allah tarafından fiilin meydana gelişine izin vermek için doğrudan ve derhal yaratılır. 354
Dostları ilə paylaş: |