5-HİDAYET VE DALALET
Fiillerin insana malolup vasıflanışında, Kelâmı ifadeyle hidayet ve dalalet konularının önemi inkâr edilemez. Bu mesele aracılığıyla da ilâh! olanla insanî olanın incelemesi yapılmış, her ikisinin bu konuda katkılarının ne olduğu ortaya konmak istenmiştir. Biz hidayet ve dalalet konusunu fiillerin nitelik kazanıp insana sıfat oluşunda veya bir başka deyişle insanın fiillerinin dünyevî açıdan değerlendirilişinde son merhale olarak kabul ediyoruz. Bundan sonra fiillerin öteki dünyada değerlenişi gelir ki bu ayrı bir konudur.
Hidayet gerçekte dalaletin karşıtıdır. Doğru yolu bulma, açıklama anlammadır. 489 Dalalet ise hidayet ve irşadın zıddı olup yoldan sapma anlamını taşır. 490
Hidayet istenilene ulaşma kılavuzu, yolu olurken, dalalet matluba ulaşmayı kaybetme, istenilene ulaşmayan yoldur, 491
Terim olarak hidayetin iki anlamı vardır:
1-Hz. Peygamberin çağrısıdır, davetidir. O Allah'tan aldığı mesajı insanlara ulaştırıp onları doğru yola davet eden, doğru ile yanlışı insanlara öğretendir,
2 -İnsanda iman ve itaatin yaratılması anlamındadır. Buna da "Allah dilediğini doğru yola sevk eder" 492mealindeki ayet işaret eder, 493
îbn-i Hazm ve İmamu'l-Haremeyn bu İki anlam üzerinde durmaktadırlar. Bunlardan önce Ebu'l-Hasen el-Eş'arî aynı konuyu uzunca işlemiştir. 494
Biz takip etmekte olduğumuz metodumuzu uygulayarak adı geçen konuda önce Mu'tezile'nin görüşünü tesbit edeceğiz. 495
1-Mu'tezile'de Hidayet ve Dalalet Anlayışı:
Mu'tezile'ye göre hidayet Allah'ın doğru yolu beyan etmesidir. Dalalet ise insanın sapık olarak isimlenmesi veya kulun dalaleti yaratması halinde sapıklık hükmüyle hüküm giymesidir. 496
Allah kâfirlere hidayet etmiştir ama onlar hidayete ermemişlerdir. Onlara itaate güç vermekle yararlandırmıştır. Onlar ise yarar sağlamamışlardır, onları ıslah ettiği halde onlar düzelmemişlerdir.
Mu'tezile'nin büyük bir kısmı yukarıdaki görüşü ileri sürerken bir bö-' Iümü de şu anlayışa meyletmiştir:
Allah'ın herhangi bir yönden kâfirlere hidayet ettiğini söyleyemeyiz. Allah onlara sadece beyan edip yol göstermiştir. Çünkü onun beyan ve çağrısı, kabul eden kimse için hidayettir. Nitekim kabul etmeyen bir yana iblisin çağrısı, kabul eden kişi için dalalettir. 497
Allah kâfirlere hidayet etseydi, onlar hidayeti bulurlardı. Allah onları hidayete güçlü kılmakla hidayet edebilir. Bu da hidayete kudret diye adlandırılır. Mü'minlere Allah'ın hidayeti ise onları hidayete ermişler diye isimlendirmesi ve bununla onlar için hüküm vermesidir. 498.
Öte yandan el-Cubbaî şöyle demektedir:
Allah isim ve hüküm vermekle hidayet etti diyemeyiz. Fakat şunu deriz: Allah bütün yaratığa yo! göstermek ve beyan etmekle hidayet etti.
İbrahim en-Nazzam, mü'minlerin itaat ve imanlarını hidayet olarak adlandırmanın caiz olacağını ve bunun Allah'ın hidayeti olduğu görüşünü benimsemiştir. 499
Dalalete gelince, o insanların şaşkın ve sapıklar olarak İsim alıp hüküm giymelerinden ibarettir. Dalalet lütfü terk etmektir. Allah'ın dalaleti kâfirleri helak etmesidir. Küfre güçlü olmaktır, dini terk etmektir. Eş'arî, Mu'tezile'nin Allah'ın kullarından herhangi birisini dinde dalalete sevk ettiğini söylemekten çekinmediğini kaydediyor. Çünkü böyle bir görüş onların temel insan telakkilerine karşıdır.1
Mu'tezile bu konuda da asıl anlayışından taviz vermeyerek yaratıcı insan ilkesinden hareketle hidayeti Allah'ın doğru yolu göstermesi, insanı öylece isimlemesi, dalaleti de aynı şekilde insanın dalaletile adlanması ve insan için sapıklık hükmünün verilmesi biçiminde anlıyor. 500
2 -Ehl-i Sünnet'de Hidayet -Dalalet Anlayışı:
Hidayet Allah'ın insanda doğru yolu bulma fiilini yaratmasıdır. Dalalete düşme de aynı biçimde onun kulda yaratılmasıdır. Bunun için Allah: "Doğrusu sen her sevdiğine hidayet veremezsin, fakat Allah dilediği kim-ssye hidayet verir" 501 Burada söz konusu olan Allah'ın insanda yarattığı hidayettir. Yine aynı konuda Allah: "Doğrusu Allah dilediğini şaşırtır, dilediğine hidayet verir" 502 buyurmaktadır. Şu halde hidayet ve dalalet Allah'ın katındandır.
Mu'tezile'nin dediği gibi hidayet sadeee yol gösterme anlamına olsaydı yukarıda sözü edildiği gibi hidayeti Allah ve Rasulune ait olmak ü-zere ikiye bölmeğe ihtiyaç olmazdı.
Dalalet için de benzer şeyleri söylemek mümkündür. Dalalet insanın isimlenmesi olsaydı bu, kulun isteğine bağlı olup Allah'ın iradesine bağlı olmazdı. Çünkü bu insanın amaç ve seçimine göredir. Gerçekte ise dalaleti yaratan Allah'tır, isteğine gö^e onu seçip alan insandır. 503
Dalalet fiili, dalaleti isteme gibi meseleler irade problemiyle ilgilidir. Hayır, şer, yarar, zarar, cinsinden insanın bütün fiillerini dileyen Allah'tır, 504
Dalalette bırakmak Allah'a izafe edilir. Ama bu, insanda, isteğine göre dalaletin yaratılması şeklindedir. 505 Çünkü gerçek anlamda tek yaratıcı Allah'tır." 506
Hidayet, sebeb olma ve davet yoluyla Hz, Peygamber (S) izafe edilir. Nitekim Allah: "Gerçekten sen, doğru bir yola çağırıyorsun" 507 buyurmaktadır. Burada kast edilen açıklama ve çağırmadır, yaratma anlamında bir hidayet söz konusu değildir.
Öte yandan hidayet, hidayete sebeb oluşu ile Kur'an'a da nisbet edilir. "Gerçekten bu Kur'an insanları en doğru yola iletir." 508 Burada Kuran hidayetin sebebi olmaktadır.
Dalaletin yukarıdaki biçimde şeytana izafe edilmesi, sebeb olması ve çağırması dolayısıyladır. Kur'an'da '"Onları gerçekten sapıtacağım ve kendilerini uzun emellere düşürüp oimayacak kuruntularla aldatacağım,"" 509
şeklinde bundan söz edilmesi, şeytanın dalaleti yaratması anlamında anlaşılmamalıdır. Putların dalalete sebeb olmaları da yine sözü edilen biçimde olmaktadır.
0 halde bir fiil Allah'a ve başkasına bir tek yönden izafe edilmez. Fiilin Aliah'a izafe edilmesi yaratma, insana izafesi ise seçme yönündend ir. 510
Hidayet ve dalaleti kelime anlamı yönünden alıp ve yaşanan hayata bakarak bu konuya ait görüşünü ortaya koyan Mu'tezile'nin delilinin özellikle "Semud kavmine gelince; "Biz onlara doğru yolu gösterdik de oniar körlüğü hidayete tercih ettiler"511 âyeti ile yıkıldığını Aliyyu'l-Kari söylüyor. 512 Sözü edilen âyete Eş'arî, el-İbane'de hidayet ve dalalet konusunu işlerken temas etmektedir. 513 Ona göre, bu âyete iki yönden bakılır:
1-Semud Kavmi ikiye ayrılmıştır. Kâfirler ve mü'minler. Allah mü'-minleri Hz. Salih (S) ile kurtaracağını haber verdi: "Salih'i ve onunla birlikte iman edenleri kurtardık."514 âyeti buna işarettir. Burada Allah'ın hidayet ettiği kimseler kâfirlerden başka olan mü'minlerdir. Çün'kü Allah Kur'an'da kâfirlere hidayet etmeyeceğini beyan etmiştir. Kur'an'da çelişki yoktur, onun bir kısmı bir kısmını tasdik eder. Bir yerde kâfirlere hidayet etmeyeceğini haber verip sonra başka bir yerde hidayet ettiğini bil-dirse bu Semûdun mü'minlerini kasteder, kâfirleri içine almaz.
2 -Allah Semûd'dan iman edipde imanlarından dönen bir grubu kasdetmiştir. Onlara hidayet vermiştir. Ama onlar hidayetten sonra küfrü imana tercih etmişlerdir. Bunlar hidayetleri esnasında tabii ki mu'min idiler. 515
Ebu'l-Kasen e!-Eş'ari'nin hidayet ve dalalet meselesine yaklaşımı
jî, et-Temhid, s. 317.
Allah'ın bu iki haii insanda yaratması şeklinde olmaktadır. Kur'an-ı Kerim hidayete giden yolu gösteren bir kılavuzdur. Kur'an'in Allah'ın kendisi için hidayet olduğunu haber verdiği kimseye körlük aracı olması caiz olmadığı gibi kendisinde körlük olan bir kimseye de hidayet olması caiz değildir 516
Öte yandan Allah'ın mü'minleri imana çağrısı hidayet olup, iblis'in kâfirleri dalalete daveti dalalettir.
Allah'ın bütün insanları hidayete götürdüğü doğru değildir. Çünkü Kur'an'da "Allah bununla bir çoğunu şaşırtır yine onunla bir çoğunu hidayete eriştirir." 517 buyurulmuştur.
"Allah zalimleri şaşırtır"518âyetinde kastedilenin onların şaşırmışlar olarak isimlenmesi ve haklarında dalaletle hüküm verilmesi olmadığı cıcıktır. Arapçada "Falan falanı şaşırttı" demek "Onu şaşkın olarak" adlandırdı demek değildir. Arabça yönünden bu doğru olmadığı gibi adı geçen âyette Allah'ın zalimleri şaşırtması onlara isim takmak ve haklarında şaşkın olmakla birlikte hüküm vermek biçiminde değildir. 519
Ebu'l-Hasen el-Eş'ari Mu'tezile'nin hidayet ve dalaleti insanın gücü dahilinde gören tezini el-İbane'de Kur'an'dan aldığı delillerle reddediyor 520O'na göre hidayet ve dalalet Allah'ın katındandır, bunu dilediği şekilde kullanır. 521
Dostları ilə paylaş: |