Fiillerin vasıflanışında Salah-Aslah konusunun önemli yeri vardır, Gerçekte iügat yönünden salah fesadın karşıtıdır. İyi ve faydalı olma anlamındadır. 467 Aslah ise daha iyi ve faydalı olma demektir. 468
1-Mu'tezile ve Sal ah-Aslah:
Mu'tezile; Allah salahı yapmaya mecburdur ve İnsanı hayırda tutmak zorundadır derken kendi adalet ilkelerini tatbik ettiklerini ileri yordu. 469
Hakikatte Mu'tezileyi böyle bir davranışa sevk eden etken onların vacip kavramına verdikleri anlam olmuştur.
Bir kimse güzel fiilleri işlemekte övgüye hak kazanır. Bu herhangi bir surette işlememekle kötülenmeye layık olmaz. Fatottozı durumlarda bu tür iyi fiiller işlenmediğinde kötülenme olur. İşte iyi fiillerin bir kısmı vacibe girer. Bununla vacip olan ve olmayan ayı rdedilir. Bundan amaç fiil yapılmadığında zemme müstehdk oluştur. Şu halde vacibin tanımında varılan sonuç şu oluyor: İşlememekle zemme hak kazanıta şey vaciptir. Bu takdirde vacib kötünün, çirkinin karşıtı olmaktadır. Çünkü çirkin olan, Kabin, işlemekle zem, yergi elde edilen fiildir. Vacipte ise işlememekle kötüleme vardır. 470 Vacipte asi olan onun güzel olmasıdır. İla vacipten biri diğerinden üstün olamaz. Çünkü vacip yapılmadığı zem hasıl olacaktır. 471
Fiilin gerçek vasıfları şunlardır: Yarar, lezzet, sevinç, salah Fiil şu iki nitelikten birini alır:
1) Yarar sağlamak.
2) Güzel ve doğru olmak. 472
Âdil Allah mükellef insana vacibin dışında bir teklifte bulunmaz.
kü o tedbir sahibidir. "Allah yalanı yaratmış olsaydı kullarına teklif etmezdi. Bu onun tedbirinde fesad olur." 473
Şu halde iyilik ve fenalık arasında Allah'ın iyiliği yapması gerekir. Allah için iyi ve faydalı olan (Salah) ile daha iyi ve mükemmeli (Aslan) yapma zorunluluğu vardır. 474
Hakim ancak hikmeti işler. Amaçsız fjil ahmaklıktır, abestir ve boştur. Hâkîm Allah bir fiili:
1-Ya kendine yarar sağlamak için,
2-Ya da başkasının menfaati için yapar. Allah kendine yarar sağlamaktan uzak olduğundan yaptığı fiil başkasının menfaati içindir. O'nun fiilleri salah ve aslahtan boş değildir. 475
Mu'tezile salah ve asîah konusunda görüş birliği içinde değildir. Bağdat okulu "Dünyada ve ahirette insanlar için aslâhi işlemek Allah'a vaciptir, gerekir" demektedir. 476 Basra okulu Allah'ın aslâhı ahirette işlemesi üzerinde durmaktadır. Fakat her iki okul Allah'ın aslanı dinde yapması gerektiğini kabul edip dünyadaki aslan konusunda anlaşmazlık içindedir 477
2 -Ehl-i Sünnette Salah-Aslah:
Salah - Aslâh konusunda Ehl-i Sünnet akidesi birlik içindedir. Onların görüşü Mu'tezileye cevap olarak şöyle özetlenir:
İnsanlar için salah ve aslana riayet yüce Allah'a vacip değildir. 478 Çünkü ilahlık vücubla bağdaşmaz, ilaha zorunluluk gerekmez, o dilediğini yapar, o mü'minlere lütufla muamele eder. Bu lütfü bütün kâfirlere gösterseydi, hepsi iman ederdi. 479
Allah'a hiç bir şey vacib değildir. Dünyada insan için aslah, hükmün sadece şeriatla tesbit oluşudur. Şeriat üzerinde bir hâkim yoktur. 480
Sünnet taraftarlarınca, böyle anlaşılan salah - aslah meselesinde Ehl-i Sünnet'in Mu'tezİle'ye karşı çıkışında ve özellikle Ebu'l-Hasen el-Eşari'nin onlardan ayrılarak kendi okulunu kuruşunda önemli rol oynayan ve Kelâm tarihinde «Üç kardeş» olayı diye meşhur olan Cubbaî-Eşa-ri münakaşası zikre değerdir. Bu münakaşa Cübbaî'nin acı çekmenin aklî anlamını ve karşılığının gerekli olduğunu Allah'ın insanları hayırda tutması icab ettiğini ve onların iyiliği için her şeyi yapmasının O'na vacib, zorunlu olduğunu anlatırken cereyan etmiştir. 481
Üç kardeş düşünelim. Birisi olgun çağda Allah'a itaat eder olduğu haldeyken ölsün. İkincisi olgun devrede masiyet halinde ölsün. Üçüncüsü çocuk iken ölmüş olsun. Cübbaî'ye göre birincisi cennetle mükafatlandırılmıştır. İkincisi cehenneme gitmiş, üçüncüsü ne mükafatlanmış ne de cezalanmıştır.
Eşari: «— Eğer üçüncüsü Allah'ım beni niçin çocukken öldürdün, sana itaat edip cennete girmem için beni yaşatmadın» derse, Allah ne cevap verir?
Cübbaî: «— Ben biliyordum ki sen büyüseydin isyan edip cehenneme girecektin. Senin için en iyisi çocukken ölmekti.»
Eşari: «— İkincisi «Allah'ım niçin beni çocukken öldürmedin, cehenneme girmiş olmayacaktım» derse Allah ne der? 482
Bu soru karşısında susan Cübbaî'den ayrılan Eşari kendi okulunu kurmuş ve Mu'tezile ile mücadeleye başlamıştır. 483
Şehristani, Ehl-i Sünnet'in salah -aslâh meselesindeki görüşünü ö-zetle şöyle anlatıyor:
Allah hiç bir şeye muhtaç değildir. O nimetlerini bir ücret karşılığında satmaz. Yaptığı işlerde illet aranmaz. Allah'ın fiillerinin hayrı kapladığı, salaha yönelik olduğu inkar edilemez. Ama hayrın ve salahın Allah'ın yaptığı işlerde zorunlu olarak bulunmasının gerektiğini söylemek doğru
değildir. 484
1) Allah'ın fiillerinde hikmet vardır. Bu hikmet akılla düşünen için alemde açıkça ve şeriatte arayan için nass olarak mevcuttur.
Akılla, görülen alemde mevcut olan hikmetle Allah'ın bir tekliğine istidlal edilir. Allah'ı bilmeye bu hikmetle ulaşılır,
Nakil yönünden Kur'an'ın pek çok ayetinde Allah'ın hikmetinden söz edilir. 485 "
Salah ve aslâh Allah için gerekli ise, görünmeyen alemi görünene kıyas ederek, insanın fiilleri için de aynı şeyi söylemek bunlarda da salah ve aslanı aramak icab eder. Bilinen âlem ile bilinmeyen arasında fark varsa o halde salahta da fark vardır. Böyle bir kıyaslama ile insanın fiillerinde salah - aslan aranmayacağına göre Allah'ın fiillerinde de bu kavramların aranmaması gerekir. 486
2) Nafile ameller salahtır. Böyle olunca bunlarında farzlar gibi gerekliliği icab etmektedir. Oysa böyle değildir. Nafile amelleri yapmak iyi olduğu halde onların vücubu yoktur.
3) Kâfirlerin cehennemde kalma hükmü onlar için salah olması gerekir. Ama Mu'tezile'nin onlar hakkındaki «Tekrar dünyaya dönselerdi yasaklananı yapmazlardı» biçimindeki sözleri yararsızdır.
4) Allah onları öldürseydi akıllarını alıp cezalarını kesseydi bu onlar için aslah olurdu. Allah'ın onları bağışlayıp rahmet etmesi cehennemden çıkarıp, küfür ve isyanlarının zarar vermemesi onlar için aslahtır. Oysa Mu'tezile kâfirin cehennemde kalacağı hükmünü vermekle çelişkili bir görüş ortaya koyuyor.
5) Allah'ın yaptığı her fiil salah olarak ona gerekli ise, o takdirde herhangi bir fiilden dolayı Allah'a şükür ve hamdde bulunmak gerekmez. Çünkü Allah, üzerine vaoib olanı yerine getirmektedir. İnsan da taatıyla sevap alamaz. Çünkü o da taatinde üzerine gerekli olanı yapmaktadır. Borcunu yerine getirene başka bir şey gerekmez,
Mu'tezile'nin salah - aslâh görüşü hakkında şunlar da söylenebilir: İblisin bekletilmesi, bir mühlete sahib olması kendisi ve insan için salah mı yoksa fesam mıdır? Bunun karşıtı bir durum Hz. Peygamber'in (S) vefatı kendisi ve insanlık için salah mı yoksa fesad mıdır? İblisin kalıcılığı insanları sapıklığa götürmeye araç olmakla birlikte, salah ise, Hz. Peygamber'in (S) insanların kurtuluşuna vesile oluşuyla kalıcılığı salah olmaz mı? Oysa bunlar karşıt işlerdir. Ve salah olan işlenmeyip fesad olan işlenmektedir. O halde salah ve aslah Allah'a gerekmez. O mülkünde irade ve kudret sahibidir. 487
Eş'arî ve Matüridî'lerin birlikte söyledikleri şu oluyor: Allah salahı yapmaya, insanları hayırda tutmaya meobur değildir. Gerçekte Allah'ın
tek yaratıcı olduğu ve saltanatının hüküm sürdüğü alemde kötülüklerle iyilikler yanyanadır. Allah'ın salahı yapması gerekli olsaydı, yeryüzünde şer, fesad türünden kötülüklerin bulunmaması gerekirdi, oysa karşılaşılan bu değildir.
Salah ve aslan olarak isimlenen fiiller insan düzeyinde olan işlerdir. Bunlar Allah'ın katında aynı anlamı ifade etmezler. Onun yanında böyle bir durum söz konusu değildir. 488
Dostları ilə paylaş: |