Alevi İslam iLMİhali


İTİKÂFTA BULUNANA HARÂM OLAN AMELLER



Yüklə 1,97 Mb.
səhifə59/87
tarix21.08.2018
ölçüsü1,97 Mb.
#73751
1   ...   55   56   57   58   59   60   61   62   ...   87

İTİKÂFTA BULUNANA HARÂM OLAN AMELLER





  1. Karı-kocanın cimâ, şehvetle öpme ve dokunma gibi yollarla birbirlerinden faydalanmaları. (Gece ve gündüz) Ki Allâh bu konuda şöyle buyuruyor; “...Mescitlerde ibâdete çekilmiş iken (itikâf halinde) kadınlara yaklaşmayın...” [Bakara (2): 187]

  1. Kendi kendine oynamak sûretiyle meni getirmek. (İstimnâ, masturbasyon..)

  1. Lezzet almak amacıyla çiçek, güzel kokular vs. koklamak.

  1. Ticârî amaçlı her türlü alış-veriş yapmak.

  1. Dînî veya dünyevî hususlarda çekişmek ve mücâdele etmek328[328]

İ’TİKÂF İLE İLGİLİ EHL-İ BEYT’TEN NURDAN DAMLALAR



Hz. İmâm Sâdık’ın @ naklettiğine göre; “Resûlullâh @ efendimiz önce Ramazan ayının ilk onunda itikâfa girdi, sonra Ramazanın ikinci onunda itikâf yaptı, sonra da Ramazân-ı Şerîfin son on gününde itikâfa girdi. Ve en sonunda bu şekilde Ramazân-ı Şerîfin son on gününde itikâf yapmaya devâm etti.”329[329]

Kutbu’l Azam İmâm Cafer Sâdık @ buyurdu; “Oruçsuz itikâf olmaz.”330[330]

Yine Hz. Cafer Sâdık’ a @ soruldu; “Bir kimse itikâfta iken eşi ile ilişkiye girse ne lazım gelir?” İmâm @ buyurdular; “Ramazân-ı Şerîfin gecesinde ise bir keffâret, gündüzünde ise iki keffâret gerekir.”331[331]

Muhammed’e uy, Ali olasın!

Ali gibi yaşa ki, Alevî kalasın!

ZEKÂT NEDİR?




ZEKÂT VERMENİN BAZI HİKMETLERİ



Zekât; Kelime olarak; artmak, fazlalaşmak, çoğalmak, bereketlenmek, temizlenmek... vs. gibi manalara gelmektedir. Dinî bir kavram olarak da; kişinin kendi malından belli bir miktarı Allâh için belirtilen yerlere vermesidir.

Zekat, Kur’ân-ı Kerîm’ de otuz küsür yerde geçmekte, ve ayrıca bazı âyetlerde de zekat manasında “Sadaka” lafzı kullanılmaktadır. Âyetlerin ekserinde de zekat kelimesi salât (namaz) ile birlikte zikredilmektedir. Zekattan bahseden âyetlerin çoğunda “...namazı kılınız, zekâtı veriniz...”332[332] diye iki emrin peşi peşine gelmesi zekat vermenin İslam’daki yerini ve önemini göstermeye kâfidir.



İmâm Cafer Sâdık’ın @ naklettiğine göre, zekat vermek Müslüman’lara farz kılındığında Resûlullâh efendimiz şöyle buyurdular; “...Ey Müslüman’lar! Üzerimize namaz farz kılındığı gibi, zekat da farz kılındı... (zekatı vererek) mallarınızı temizleyiniz ki namazlarınız da ilâhî dergahta kabul olunsun!..”333[333]

Zekatın kelime manalarına dikkat edecek olursak; bazı hususları gözden ırak tutmamanın gerekliliği ortaya çıkar. Artmak, bereketlenmek ve temizlenmek gibi kelimelere bakalım...



Zekatın verilmesi ile malın artma ve bereketlenmesinin ilişkisi nedir?

İnsan yaratılış itibâriyle mala ve menfaatine düşkün, dünyâya haddinden fazla ilgi duyan bir varlıktır. Doymak bilmeyen bir hırs insanın(!) benliğine hâkimdir.

Öte yandan insan çoğu şeyleri zâhiren değerlendirir ve bir çok konuda görebildiği miktarda düşünür ve tarafgir hükümler verir. Bir çok şeyin özünden, manasından ve âhiret âlemindeki sûretinden habersizdir. Yakın geleceğinin iyi olduğunu düşünüyorsa “Her şey mükemmeldir.” zanneder.

Oysa; Kur’ân ve Ehl-i Beyt’in @ öğretileri, Peygamberlerin @ ve Evliyâullâhın @ hayatları ortaya koymuştur ki, asıl bekâ yurdu, ebedî rahatlık diğer alemdedir. Ve bu dünyânın geçici menfaatleri saâdet değil, şekâvet getirir. Malın, mülkün çokluğu, bereketin bolluğu anlamına gelmeyip, aldatıcı birer görüntü olduğu çoğu zaman tecrübelerle sâbittir.

Öyle ise şöyle inanılacaktır ki; Müslüman, zekatını vermekle her ne kadar zâhiren malından eksilme gibi bir durumla karşılaşıyorsa da bu aldatıcı bir görüntü ve geçici bir haldir. Bilinmeyen ve hesap edilmeyen yönlerden bu eksiklikler ilâhî rahmet ve bereket ile telâfi edilir. Bu ibâdetin Hak rızâsı için yapılmasıyla, nice belâlar, musîbetler, dertler ve hastalıklar savılır ve Rahmân’ın rahmeti, kişiyi ve malını çepeçevre kuşatır.

Bu konuda İmâmet semâsının parlak yıldızlarından Hz. Muhammed Bâkır @ buyurmuşlardır; “Muhakkak ki sadaka-zekat dünya belâlarından yetmiş belâyı def eder. Ki kötü bir şekilde ölmek de bunlardan birisidir. Öyle ki sadaka veren kimse, kötü bir ölümle (ölümün zahmeti, acılığı azâbı vs. gibi) ölmediği gibi âhiretten de güzel bir pay devşirmiş olur.”334[334]



Her şeyden de önemlisi, zekat ibâdetinin îfâsı ile fâni olan ve eninde sonunda kişinin elinden çıkması kaçınılmaz olan mal-mülk, bâkî âlemde bâkî kılınarak, esas bereket ve ilâhî feyizlere kavuşulmuş olur.

Dünyâda bir verip Cennette bin almayı kim artış kabul etmez ki? Fâniyi bâkiye tebdîl etmeyi kim hakîki bereket bilmez ki? ahmaklardan gayrı!...



Temizlik konusuna gelince;

Hz. İnsan; İlâhî buyruk ile yeryüzünde “Halîfe” kılınmış, önünde meleklerin secdeye kapandığı, varlığında âlemlerin dürüldüğü, kâinâtın emrine musahhar kılındığı kutlu bir varlık...

Diğer taraftan; unutkan, aceleci, zâlim, bencil, maddeye gönlünü kaptırarak ednâyı âlâya tercîh edebilen zavallı, beşer, ipin ucunu şeytâna bir teslîm etti mi şeytânı bile şaşırtacak derecede şeytânlaşan, azgın, kendisini, malını ve her şeyini haramlarla kirleten, gerçek Beytullâh olan kalbini Allâh’a ayırmalıyken orada İblisi ağırlayan, orayı kötüye ve kötülere mesken kılan, aşağıların aşağısına düşerek hayvandan da beter olan bir yaratık...

İşte bu ahvalde insanoğlunun ekserisinde var olan olumsuz sıfat ve yönelişler, insanın hem kalbini, hem aklını, hem de malını kirletiyor, insanın ufkunun, geleceğinin, her şeyinin kararmasına sebep oluyor. Allâh ise istiyor ki; kulları temiz olsunlar. Gönüllerindeki bâtıl yönelişleri ve kirlilikleri gidersinler. Huzuruna, dîvanına, Cennetine lâyık olsunlar. Bunun için de kullarının madden ve manen temizlenmelerine vesîle olacak bir takım emir ve tavsiyelerle, yasakları belirtmiş, bunları bizlere Kitâbında Peygamberi aracılığı ile iletmiştir.



Zekatta bu vesîlelerden biridir ki;

Zekat ile mala aşırı düşkünlük ve hırs kiri kalpten giderilir.

Zekat ile kalpler haksız yönelişlerden uzak tutularak temizlenir.

Zekat ile mallar temizlenir.

Zekat ile rızıklar temizlenir, temiz rızıkla beslenen nesiller temizlenir.

Zekat ile insanların birbirlerine besleyebilecekleri kin, haset, çekememezlik... vb. duyguları temizlenir.

Zekat ile toplumdaki zulümler temizlenir, adâlet hâkim kılınır.

Zekat ile dünyâ temizlenir, ameller temizlenir.

Uzun söze ne hacet! Fâtıma @ anamız ne buyurmuşlar; Allâh zekatı nefsin temizlenmesi ve rızkın artması için farz kıldı...”335[335]

İmâm Muhammed Bâkır’da buyuruyorlar; “...İslâm’ın kökü namaz, dalı zekat, doruğu ise cihattır...”336[336]

İmâm Ali Rızâ @ efendimiz de buyurdular; Allâh Kur’ân’da üç şeyi üç şeyle birlikte istemiştir. Namazı zekatla birlikte istemiş, kim namaz kıldığı halde (vermesi gerekirken) zekatını vermezse, onun namazı da kabul olmaz...”337[337]

Kur’ân ve Ehl-i Beyt @ öğretilerinde mâlî yönden insanlara farz kılındığı bildirilen elbette yalnızca zekat değildir. Zekatla birlikte, Humus, diğer sadakalar ve toplumsal sınıflaşmanın yok edilmesinde ve sosyal adâletin tesîsinde çok büyük öneme hâiz infâk-yardımlaşma ve gönülden yapılan fedâkarlıkların da payları vardır.

Geçmişte ve günümüzde ekserî zulüm düzenlerinin hâkim olması, hükûmetlerin Kur’ân ve Ehl-i Beyt yolundan uzaklarda insanlara doğrular(!) empoze etmesi toplum arasında korkunç sosyal uçurumlar vücûda getirmiş, Müslüman’lar arasında hiç olmaması gereken ezen-ezilen, çok varlıklılar-yoksulluktan karınlarına taş bağlayanlar, hâkim-mahkûm, lüks, şatafat ve debdebeden varlıklı olmalarıyla şımarmış mütrefîn sınıfı ile mahrûm ve mustazaflar sınıfı oluşturmuştur. Esefle belirtmeliyiz ki âdil İmâmlar’a @ tarihteki hükûmet etme haklarının gâsıplarca verilmemesi bugün dahi insanlığın hem maddeten hem de manen içinde bulunduğu çirkefliklerden bir türlü kurtulamamasına sebep olmuştur.



Bugün de gözlerimiz yolda İmâm Mehdî’nin @ kuracağı âdil düzeni beklemekteyiz. Ancak bu arada O’nun adil hükümetine en yakın adâlet düzeninin tanzîmine çalışmak, müminlerin îmânlarını ve dünyâlarını dosdoğru koruyup kollayabilecekleri bir ortamı oluşturmak hepimizin boynunun borcudur. Bahsimizin sonunda altına nazaran teneke ayarındaki sözlerimize son vererek sayfalarımızı altın soyun altın halkalarından @ zekat ve bazı insanî ve İslamî konularla ilgili bir kaç rivâyet aktaralım:

Altın silsilenin altıncı altın halkası İmâm Cafer Sâdık @ buyurdular; “Muhakkak ki Allâh zenginlerin mallarından fakirler için farz olarak bir pay ayırmıştır. Ki zenginler ancak onu layık olan yerlere vermekle görevlerini yapmış olurlar. O da zekattır. O zenginler zekatı vermek sûretiyle kanlarının akıtılmasını önlemiş olurlar ve Müslüman olarak isimlendirilebilirler. Bununla birlikte Allâh zenginlerin malında zekattan başka da haklar belirlemiştir. Meselâ; “Mallarında belli bir hisse vardır, sâile (isteyene) ve mahrûma.” [Meâric (70): 24-24)] Buradaki “belli hisse” zekattan ayrıdır. O öyle bir haktır ki kişi gücünün yettiği ve malının durumuna göre yoksullara vermek üzere kendi kendine bir pay takdir eder ve bu payı ister her gün verir, ister her Cuma verir, isterse her ay verir. Yine Allâh buyuruyor; “...ve Allâh’a güzel borç verenler...” [Hadid (57): 18] Buradaki “güzel borç” da zekattan ayrı bir haktır. Yine Allâh buyurur; “İnanan kullarıma söyle... Kendilerine verdiğimiz rızıktan gizli ve açık infâk etsinler.” [İbrahim (14): 31] Buradaki “infâk” da zekatın dışında bir haktır. Ve yine; “Onlar ki mâûnu esirgerler.” [Mâûn (107): 7] âyetindeki “mâûn”, “(Onlar ki) yoksula, yetîme ve esîre O’nun sevgisi için yedirirler.” [İnsan (76): 8] âyetindeki “yedirme-itâm”, “Onlar ki mallarını gece, gündüz, gizli, ve âşikâr (Allâh yolunda) verirler...” [Bakara (2): 274] âyetindeki “infâk-harcama”, “Sadakaları açıktan verirseniz ne güzel! Eğer onları gizleyerek fakirlere verirseniz bu sizin için daha da iyidir...” [Bakara (2): 271] âyetindeki “gizleyerek verilen sadakalar”, “Ve onlar ki Allâh’ın bitiştirilmesini istediği şeyi bitiştirirler...” [Rad (13): 21] âyetindeki “Sıla-akrabaya yardım-infak” da zekat dışındaki haklar ve hisselerdendir...”338[338]

Gönüller Sultanı Gül Muhammed’imiz @ buyurdular; “Sizin en hayırlınız, ihtiyacı olanları doyuranlar, selâmı yayanlar ve insanlar uykuda iken (Rableri ile baş başa kalarak-riyâsız,gösterişsiz) namaza duranlardır.”339[339]

İmâm Mûsâ Kâzım @ buyurdular; “Mallarınızı zekatlarını vermek sûretiyle koruyunuz.”340[340]

İmâm Cafer Sâdık @ buyurdular; “...Şayet insanlar mallarının zekatlarını (ve diğer farz olan infaklarını) hakkı ile verselerdi kimse muhtaç durumda kalmazdı.”341[341] “...İnsanların fakirliğinin, muhtaç olmalarının, aç ve çıplak kalmalarının müsebbibi zenginlerin günahlarıdır.”(Yani fakirlerin hakları olan farz infaklarını hakkıyla vermemeleridir.)342[342]


Yüklə 1,97 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   55   56   57   58   59   60   61   62   ...   87




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.muhaz.org 2025
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin