İslâm'ın iman esaslarından bahseden ve tarihî gelişimi içinde muhtelif isimlerle adlandırılmış olan Kelâm ilminin, Hz. Peygamber (S) devrinden günümüze kadarki seyrini birkaç devir halinde takdim edebiliriz. 28
Hz. Peygamber Devri
Kelâm ilminin doğuşu ve gelişmesi, tefsir, hadis ve fıkıh gibi diğer islâmî ilimlerle benzerlik arzeder. Bu ilimlerden hiçbiri Asr-i Saadette tedvin edilmiş olarak mevcut değildi. Aynı şekilde bu devirde akaid ve keiâm ilminden de söz edilmiyordu.
Bu devirde, kelâm ilminin aslî meselelerinden olan Allah'ın sıfatları konusunda sahabeden hic kimse Hz. Peygamber (S)e sual sormuyordu. Fakat namaz, oruç, hac gibi İslâmın şartlarını, kıyamet hallerini, Cennet ve Cehennemle ilgili hususları soruyorlardı. Eğer Allah'ın sıfatları mevzuunda da sorular sorulsaydı hadislerde nakledilirdi. Ashap hiçbir zaman zatî sıfat ile fiilî sıfat arasındaki farkı araştırmamış, Kur'an-ı Kerimde bildirilen sıfatları olduğu gibi kabul etmiş, teşbih, ta'til ve te'vile gitmemiştir. .
Hz. Peygamber (S) devri, Kur'an'ın öğrettiği akidenin olduğu gibi kabul edildiği devirdir. Çünkü bu devirde Hz. Peygamber (S) hayattaydı, vahiy müessesesi çalışıyordu. Peyderpey nazil olan Kur'an-ı Kerim ve Ra-sûlullah (S) müşkilleri hallediyor, sorulara cevap veriyordu. Zaten Ra-sul-i Ekrem Efendimize bizzat muhatap olma saadetine eren, onun sohbet ve irşadiarıyla münevver olan ashab-ı kiram, temiz bir vicdana ve kuvvetli bir imana sahip idiler. Muhkem ve müteşabihi ile Allah ve Rasu-lünün bildirdiği her şeye nasıl bildiriliyorsa öylece inanırlar, bir problemle karşılaşınca da yine Kur'an-ı Kerim'in emrine uyarak 29Peygamber efendimize sorarak hallederler, kendilerine faydası olmadan şeyler üze rinde zihinlerini yormazlardı.
Hz. Peygamber devrinde ashabın iman konularıyla ilgili hiç fikir yürütmedikleri ve sual sormadıklarını söylemek de mümkün değildir. Nitekim Kur'an-ı Kerim'in de haber verdiği gibi ruh konusuyla ilgili sual sorulmuştur. Müteşabihatın tefsin ve kader konusu gündeme gelmiştir. Ancak bu sorular öğrenme hudutlarını aşmamış ve Hz. Peygamber (S) tarafından verilen cevapla yetiniimiştir. Daha sonraki devirlerde olduğu gibi, bu konularda müslümanlar arasında ciddi ihtilaflara yol açacak, onların düşünce ve inanç birliğini sarsacak her hangi bir fikir ve görüş ileri sürülmemiştir.
Sonuç olarak şunu diyebiliriz ki, Hz. Peygamber (S) devrinde kelâm ilmiyle ilgili -daha sonraki şekliyle- her hangi bir faaliyet mevcut değildir. 30
Hulefa-İ Râşidin Devri Ve İlk İhtilaflar
Hu!efa-i Râşidin devrinin ilk yılları fütuhatla geçmiştir. Özellikle ü-çüncü halife Hz. Osman (vf. 35/655) devrine kadar müslümanlar bütün güçlerini daha çok İslâm ülkesinin genişleyebilmesi ve kuvvetlenebilmesi için yapılan savaşlara hasretmişler, dolayısıyla akide ile ilgili hususların münakaşası ile meşgul olmamışlardır. Bu dönemde, Hz. Peygamber (S) devrindeki durumu olduğu gibi devam ettirmek isteyen ashabın büyüklerinin hayatta oluşu ve zahirle yetinip müteşabinatın te'vilini caiz görmemeleri de kelâmî tartışmaların yapılmamasına sebep olmuştur.
Hz. Osman devri, çalkantıların başladığı, içtimaî ve siyasî olayların patlak verdiği devirdir. Hz. Ali devri ise islâm ülkesinin daha sonraki devirlerde bir türlü kapanmayan, aksine daha da gelişip büyüyen ve ayrılıklara sebep olan hadiselerin cereyan ettiği hareketli bir devirdir. Gerçi İslâm toplumu Hz. Peygamber'in son günlerinden ve vefatından itibaren bir takım ihtilaflara şahit olmuştu. Ancak bunlar hemen halledilmiş ve müslümanlann birlik ve beraberlikleri sarsılmamıştır. Hz. Osman ve Hz. Ali devirlerinde cereyan eden ve özellikle imamet meselesi etrafında dönen olaylar ise, sahabe arasında savaşlar (Cemei ve Sıffin) ve daha sonraki kelâmî görüşlerin ortaya çıkmasında önemli rol oynamıştır.
Ashap arasında beliren "İLK İHTİLAFLAR" diyebileceğimiz hadise!er| özetle şunlardır:
1-KirtasHadisesi: Ibn Abbas'tan rivayet edilen bir hadise göre Hz. Peygamber (S), vefatına seöep olan son hastalığında, hastalığı şiddetlendiği bir anda: "Bana bir kalem ve kağıt getirin, size son vasiyetimi yazdırayım ki benden sonra ihtilafa ve sapıklığa düşmeyesiniz." 31buyurmuştur.3 Bunun üzerine orada bulunan müsiümanlardan bir kısmı Hz. Peygamberin emrine uyulmasını isterken, Hz. Ömer de dahil bir kısım müslümaniar da Hz. Peygamber (S)in hastalığının şiddeti ile böyle konuştuğunu, Kur'an ve sünnetin kendilerine rehber olarak yeterli olduğunu belirtip.böyle bir şeye gerek olmadığını beyan etmişlerdir.
Neticede kalem ve kağıt getirilip vasiyyet yazılmamıştır ama Hz. Peygamber (S)in sözlü olarak bazı hususları vasiyyet ettiği rivayet edilmektedir. Bu husustaki rivayetler daha sonra Ehl-i Sünnet ile Şîa arasında ihtilaf konusu olmuş, şiîler eğer kalem ve kağıt getirilseydi Hz Peygamber (S)in Hz. Ali'yi kendisinden sonra halife tayin edeceğini iddia etmişlerdir. 32
2-Üsame Ordusu: Hz, Peygamber (S), Suriye seferi için Üsâme b. Zeyd (vf. 54/673) kumandasında bir ordu hazırlamıştı. Ancak Rasulullahın hastalığı artınca ordunun hareket edip etmemesinde ashap, ihtilafa düştü. Neticede Hz. Ebu Bekr'in Hz. Peygamber (S)in emrine u-j yulması hususundaki ısrarı İle ordu hareket etti. 33
3-Hz. Peygamber (S) in Vefatı: Rasulullah (S) Refîku'l-! A'lâ'ya irtihal edince müsiümanlardan bazıları onun öldüğüne ve ölebile-ceğine inanmak istemiyorlardı. Hatta Hz. Ömer gibi bir islâm büyüğü bile, Hz. Peygamber (S)e olan sevgisinden dolayı kendisini bu cereyana kaptırmış şöyle diyordu: "Kim Hz. Muhammed (S) öldü derse, onu şu kılıcımla öldürürüm. O ancak Meryem oğlu İsa'nın göğe kaldırılışı gibi semâya yükselmiştir." Bunun üzerine Hz. Ebu Bekir derhal duruma müda-hele edipminbere çıkıyor ve: "Ey Muhammed, şüphesiz sen de öleceksin, onlar da ölecekler,"34 âyetini okuyarak Hz. Peygamber (S)in vefatını duyuruyor. Böylece müslümanların heyecanı yatışıp Rasulullah (S)in vefat eti tiğini kabulleniyorlardı.
4-Hz. Peygamber (S) in Defnedileceği Yer:
Müslümanlar arasındaki Ük ihtilaflardan birisi de Hz. Peygamberin nereye defnedileceği hususuyla ilgilidir. Müslümanlardan bir kısmı O'nun Mekke-i Mukerreme'ye defnedilmesini isterken, bazıları da Medine-i Münevvere'ye veya Kudüs'e defnedilmesini istiyorlardı. Neticede yine Hz. Ebuİ Şekr'in müdahele edip, "peygamberler ancak vefat ettikleri yerde defnedilirler." hadisini haber vermesiyle ihtilaf sona eriyor ve Rasululiah (S), vefat ettiği yer olan Hz. Aişe validemizin odasında kazılan bir kabreİLdef-nediliyor. 35
5-Halife Seçimi: Hz. Peygamber (S)in vefatından sonra müslümanların ihtilaf ettikleri konulardan biri de halife (imam) tayini meselesidir. Daha Rasululiah (S)in defin işi sürerken Beni Sa'ide sofasında toplanan ashab halifenin kimlerden (ensardan mı, yoksa muhacirlerden mi) olabileceğini tartışıyorlardı. Bu ihtilaf da yine Hz. Ebu Bekr ve Hz. Ö-mer'in gelişi ve Hz. Ebu Bekr'e biatle sona ermiştir. Ancak daha sonra bu mesele yine gündeme gelecek ve gerek siyasî, gerekse itikadı pek büyük tartışmalara konu olacaktır.
Bunlardan başka zekât vermek istemeyenlere karşı savaş açılması, Fedek arazisinin durumu, Kur'an'ın toplanması v.b, konularda ihtilaf edilmiş ise de bunlar daha çok fıkhî ve fer'î meseleler etrafında toplanmaktadır. Ve İslâm inancı hakkında -bazı münferit olaylar hariç- ciddî bir ihtilaf yoktu. Bununla beraber bu ilk fikir ayrılıkları daha sonra ortaya çıkacak olan bazı gruplar tarafından daha değişik şekillerde yorumlanıp, kendi fikirlerinin savunulmasında kullanılmıştır. 36
Dostları ilə paylaş: |