NİKÂH
Nikâh; İki karşı cins arasında teklîf ve kabûl ile gerçekleşen bir akittir, sözleşmedir.
Bir yönüyle dünyâya bakar: Bununla iki insan birbirlerine helal olur, birbirlerine mirasçı olur, birbirlerine karşı hak ve sorumluluk yüklenirler. Nesillerini, soylarını devâm ettirir, evlilik tarlasından Cennet meyvesi çocuklar devşirir, toplumlar, milletler meydana getiren ve toplumun en küçük numûnesini ortaya koyan âileyi oluştururlar.
Diğer yönüyle âhirete bakar: Nikâh ile birbirlerine helâl olan eşler, meşrû olan her ilişkilerinde niyetlerine göre sevâp alır, sâlihlerin yoluna uymuş olmanın mükâfâtını görür, bağlı bulundukları inanca mensup bireylerin çoğalmasına vesîle olurlar.
İlâhî kaynaklarda ve târihî belgelerde belirtildiği üzere Peygamberlerin @ ekserîsi evlenmiş, yuva kurmuş, nikah denilen bu bağı örnek yaşamlarıyla pratize etmişlerdir. Çok özel ve istisnâî durumlar hâriç, târihin hiç bir döneminde Peygamberlerden @, Evliyâullâhdan @, Sâlih zatlardan @ evlenmeyen çıkmamıştır. Zirâ, Onlar @ dâimâ fıtrata, kevnî ve teşrî sünnet-emirlere uygun hareket eden kimselerdir.
Yüce Rabbimiz Allâh da yaratılıştaki fıtrîlik ve meyile mutahhar âyetlerinde şöyle değinmektedir;“O’nun (varlığının) delillerinden biri de, kendileriyle sükûna ermeniz için size kendi nefislerinizden olan eşler yaratması ve aranıza sevgi ve merhamet koymasıdır...” [Rûm (30): 21], “...Onlar (kadınlar) sizin giysiniz, siz de onların giysilerisiniz...” [Bakara (2): 187]
Peygamberler ulusu Hz. Muhammed @ de şöyle buyuruyorlar; “İslâm’da, Allâh’a evlilikten daha sevimli gelen bir binâ kurulmuş değildir.”
Sultanu’l Enbiyâ @ buyurdular; “Sizden kim ki bir kadınla sırf güzelliği için evlenirse, sevdiği şeyleri onda bulamaz. Kim, bir kadınla malı için evlenirse, Allâh onu istediğine kavuşturur. Siz kadınları dinleri için alınız. (Dîni, ahlâkı, iffeti, namusluluğu, huy güzelliği vs. için alınız.)”429[429]
Öyleyse;
Nikah; Yarım iken tam olmaktır.
Nikah; Hayat bulmaktır.
Nikah; Eşine kavuşmaktır.
Nikah; Fıtratın gereğini yapmaktır.
Nikah; Sünnetullâh’a ve Sünnet-i Nebî’ye uymaktır.
Nikah; İnsan olduğunu bilmektir.
Nikah; Fuhşa set çekmektir.
Nikah; Nesli korumaktır.
Nikah; Toplumsal barıştan yana olmaktır.
Nikah; Gönül yoldaşıyla birlik olmaktır... vs.
İnsanlık târihi boyunca erkek ve kadın cinsi yaratılışının tabii bir sonucu olarak birbirlerine ilgi göstermiş, birbirlerine tinsel ve ruhsal yakınlık hissetmişlerdir. Bu, Cenab-ı Hakk’ın bütün canlı varlıkların doğasına yerleştirdiği bir yöneliştir. İnsan dışındaki diğer varlıklar her hangi bir dış müdâhale ve yönlendirmeye gerek kalmaksızın zamanı geldiğinde eşini bulur ve çeşitli münâsebetlerle hayatlarının kışına son vererek bahara kavuşurlar. Bunun için aralarında özel bir akit, antlaşma vs. gerekmez. Her şey içgüdüsel (fıtrî-doğal) bir şekilde mecrâsında akıverir.
İnsan ise, diğer canlılardan farklı olarak akıl nimeti ile donatılmış, kendisine her alanda sorumluluklar yüklenmiş, yeryüzünün en şereflisi kılınmış bir varlıktır. Hiç bir alanda başı boş bırakılmamış olan insanoğlu, evlilik konusunda da yaratıcısı tarafından başına buyruk terk edilmemiştir.
Yüce Allâh bu konuda neslimizin ilk insanı ve ilk peygamberi olan Hz. Âdem @ zamanından beri gerekli emir ve yasakları bildirmiş, biz âciz kullarına yol göstermiştir. Ve bu ilâhî emir ve yasaklar bozulmuş olarak da olsa, bugüne kadar ilkel kabilelerden tutunuz da en gelişmiş topluma kadar yer yer kendisinin varlığını hissettirmekte, insanlar kendilerini nikah ve sorumluluklarından tamamıyla azâde bilmemektedirler. İslâm da ise tahrîfat olmadığından nikah konusu da sıkı tutulmuş, günümüze kadar Kur’ân ve Sünnet’e uygun bir şekilde yapılagelmiştir.
Nikah; bir açıdan toplumsal bir sorumluluk üstlenmektir de. Çünkü bu sayede hem kadının ve hem erkeğin ve hem de çocukların hak-hukukları korunur.
Her ne zaman ki nikahın toplumsal boyutu, hukûkî yaptırım gücü göz ardı edilmiş ve sadece işin fetvâ yanı ile yetinilmiş ise, bundan öncelikle kadın tarafı ve çocuklar zarar görmüş, mağdur olmuşlardır. Onun içindir ki, nikah her ne kadar zâhirî fetvâ olarak iki kişi arasındaki teklîf ve kabûl ile olabiliyor ise de İslâm’a uygun olarak yönetilen düzenlerde ve hattâ gayr-i şerî yönetimlerde bile devletin de ilgilendiği kanûnî bir veçhe kazanmıştır.
Hele de insanların alabildiğine bozulduğu, kurdun kuzu postuna büründüğü, kimsenin kimseye güveninin kalmadığı, itimadın kötüye kullanıldığı bir zaman ve mekanda, bu nikah akdinin sulandırılarak, yazılı metin ve kanûnî bağlayıcılığından uzak bir şekilde yapılması-yaptırılması insaftan, adâletten ve dînin temel hedef ve esprilerinden sapmadır.
İmâm Cafer Sâdık’ın @ naklettiğine göre, Resûlullâh @ efendimiz şöyle buyurdular; “Allâh’a en sevimli gelen şey, İslâm’a uygun bir nikah ile yuva kurmaktır. Allâh’ın hiç sevmediği de, sebepsiz yere boşanarak İslâm’a göre kurulmuş olan bir yuvayı yıkmaktır.”430[430]
NİKAHIN ÇEŞİTLERİ
İçinde yaşadığımız toplumda “nikahın çeşitleri” başlığı bir çoğumuza ürkütücü ve anlaşılmaz gelebilir. “Nikahın çeşitleri de ne demekmiş? Nikah bir çeşit değil mi? Eski köye yeni âdet mi?” gibi söylentiler içerisinde olabiliriz.
Bizler; Hakkı ortaya koymak, bilinmezleri bilinir, anlaşılmazları anlaşılır, söylenmezleri söylenir, gizlenenleri açıklanır kılmak üzere yola çıktık. Bundan dolayıdır ki dost-düşman kim ne derse desin, İslâm’da var olan gerçekleri elimizden geldiğince ortaya koymaya çalışıyoruz.
Müminler! Canlar! Kardeşler!
Dînin öğretileri, hakîkatleri her türlü kabul ve değerlendirmelerin, çıkarların üzerindedir. Kur’ân ve Ehl-i Beyt’in zerre hakîkati, insanlar anlamazlar, ya da yanlış anlarlar diye gizlenemez, örtbas edilemez. Çünkü Rabb’imiz Allâh bizden Hakkın gizlenmemesinin gerektiği yönünde ahit almış ve buyurmuştur; “Hakkı bâtıla karıştırıp, bile bile hakkı gizlemeyin.” [Bakara (2): 42] Biz de bu ahde sâdık kalanlardanız, yolunda gitmekte şeref duyduğumuz zâtlar da @ bu ahde en sâdık kalmış kimselerdir.
Nikah iki çeşittir;
Dâimî-sürekli-ömürlük nikah.
Muvakkat-geçici-süreli nikah. (Mut’a nikâhı)
Dostları ilə paylaş: |