NAMAZ KILINAN YERİN BAZI ÖZELLİKLERİ
● Namaz kılınan yer mübah olup, gasp edilmiş olmamalıdır. Mülkiyeti ya da kullanımı birine âit olan bir yerde izin alınmaksızın namaz kılınamaz. Kılınırsa, namaz geçersizdir. Humusu ve zekâtı verilmemiş bir para ile alınan mülkte namaz kılınamaz. Kılınan namaz ise bâtıl-geçersizdir. Humus ve zekat borcu olan ölünün mülkünden istifâde etmek harâmdır. Ve orada kılınan namaz geçersizdir.
● Namaz kılanın mekânı hareketsiz olmalıdır. Hareket halindeki; otomobil, tren, gemi, uçak...vs. şeylerin içerisinde mecbûr kalınmadıkça namaz kılınmaz. Mecbûri hallerde de aracın her hareketinde mümkün olduğu kadar yönün, kıbleye doğru çevrilmesi gerekir.
● Çatısı alçak olup altında düzgünce durulamayan, rükû ve secdelerin rahat ve uygun bir şekilde yapılamayacağı yerlerde namaz kılınmaz. Zarûret halinde ise, bu ameller mümkün olduğu kadar yerine getirilmelidir.
● Namaz kılanın mekanı necis olur da orada namaz kılmak durumunda kalınırsa, bu necâset beden ve elbiseye bulaşacak kadar ıslak olmamalıdır En azından, alnın yere geldiği secde mahalli necis olmamalı, necis ise kuru bile olsa, namaz bâtıl-geçersizdir.
● Kadın ve erkek aralarında perde ve benzeri bir şey olmadığı takdirde yan yana, aynı hizâda yada kadın önde olmamalıdır. Bu konuda mahrem veya nâmahrem arasında bir fark yoktur. Tek veya cemaat olarak namaz kılıyor olmakta fark etmez.
● Namaz kılanın alnını yere koyduğu yer (secde mahalli), dizlerin yere geldiği mekandan dört kapalı parmak aşağıda veya dört kapalı parmak yüksekte olmamalıdır.
NERELERDE NAMAZ KILMAK DAHA FAZÎLETLİDİR?
Namazları mescitte kılmak, Peygamberimiz @ ve Ehl-i Beyt İmâmları @ tarafından çokça tavsiye edilmiştir. İçerisinde namaz kılmanın en fazîletli olduğu mescitler de sırasıyla; Mescidü’l Harâm, Mescid-i Nebî, Kûfe Mescidi ve Beytü’l Makdis mescitleridir. Bunlardan başka şehrin en büyük mescidinde, oturulan mahallenin mescidinde namaz kılmakta evde namaz kılmaktan daha fazîletlidir.
Kadınlar için evde namaz kılmaları iyi olmakla beraber, kendilerini nâmahremden muhâfaza edebilirlerse Cuma ve cemaat namazlarına katılmak üzere mescitlere gitmeleri daha iyi ve daha efdaldir.
Bütün bu bilgilerin yanında şu husus asla hatırdan çıkarılmamalı: Mescitler; içlerinde Allâh’ın, Hz. Peygamberin @ ve Allâh dostlarının @ anıldığı yerlerdir. Yine bu amellerin yapıldığı her yer de mescit hükmündedir. Durum her ne olursa olsun mescit (câmi) adı verilen ve büyük olan mescide gitmek, “mutlak sûrette daha faziletlidir” demek değildir. Çünkü, mescidin bina edilmesinin gayesi; hayır, iyilik ve takvânın yaygınlaşmasına hizmet ve gerçek ibadetle, Hak’kın zikredileceği mekanların hazır hale getirilmesidir.
Verilen, vaaz ve hutbelerde; Allâh’ın dînine, Peygamber efendimizin @ berrak ve güvenilir sünnetlerine aykırı konuşmalar yapılan, Allâh’ın dostları ile birlikte, Allâh düşmanlarına da övgü ve methiyeler düzülen, Ehl-i Beyt’in kanına girenlerin de hazret(!) ve benzeri saygı sıfatları ile anıldığı, tarihteki tâğûtlarla günümüzdeki çağdaş tâğûtlara ve onların ilke, görüş, ideoloji ve öğretilerine uygun beyânât ve dînî sohbetlerin(!) yapıldığı mescitlere(!) gitmenin her hangi bir fazileti olmadığı gibi, şeytândan kaçar gibi bu tür yer ve mekanlardan uzak durulmalıdır. Ancak zarûri hallerde ferdî ibadetler, bu tür mekanlarda îfâ edilebilir.
Allâh’ın dîninin, Hz. Peygamberin @ sîret ve sünnetinin, Ehl-i Beyt’in erkân ve öğretilerinin açıkça anlatıldığı mescitlerin bulunmaması durumunda, Kur’ân ve Ehl-i Beyt’e gönülden bağlı olan Alevî Müslüman’ın yapması gereken en önemli işlerden birisi de, en kısa zamanda bu fonksiyonları icra edecek bir mescidin inşâ edilmesine gayret etmektir.
Hak âşıklarının dilinden mescidin önemi;
İrfan membaı İmâm Cafer Sâdık @ buyurdular; “Kim ki Hakkın rızâsına uygun bir mescit bina ederse, Allâh da o kimse için cennette bir ev (köşk) binâ eder...”191[191]
Sâdık dost İmâm Cafer Sâdık @ buyurdular; “Kadınlarınızın en hayırlı mescitleri, evleridir.”192[192]
Yine İmâm Cafer Sâdık @ buyuruyorlar; “Yıldızlar nasıl ki ışığıyla dünya ehli için aydınlık saçıyorlarsa, içerisinde geceleyin namaz kılınan evin de nûru gök ehline aydınlık saçar.”193[193]
Âşıkların sertâcı Hz. Muhammed Mustafâ @ buyurdular; “Mescidimde kılınan bir namaz, Mescid-i Harâm hâriç diğer yerlerde kılınan bin namaza denktir. Mescid-i Harâmda kılınan bir namaz da mescidimde kılınan bin namaza denktir.”194[194]
EZÂN VE KÂMET
Müslüman’ların, günlük namazların kılındığı yerlerde namazdan önce ezan okumaları, müminleri bu vesile ile namaza davet etmeleri, farz namaza başlamadan önce de kâmet getirmeleri sünnettir. Bu sünnet, Kâinâtın efendisi Hz. Peygamberimizden @ itibaren günümüze kadar uygulana gelmiştir.
Ezan, onsekiz cümleden ibarettir. Okunuşu ve manası şöyledir:
Allâhu Ekber (4 defa): Allâh en büyüktür.
Eşhedü enlâ ilâhe illallâh (2 defa): Şehadet ederim ki Allâh’tan gayrı ilah yoktur.
Eşhedü enne Muhammeden Resûlullâh (2 defa): Şehadet ederim ki Muhammed Allâh’ın Resûl’üdür.
Eşhedü enne Aliyyen Veliyyullâh (2 defa): Şehâdet ederim ki Ali Allâh’ın Velî’sidir.*
Hayya ale’s-salâh (2 defa): Haydin namaza.
Hayya ale’l-felâh (2 defa): Haydin kurtuluşa.
Hayya alâ hayri’l amel (2 defa): Haydin en hayırlı amele.
Allâhu Ekber (2 defa): Allâh en büyüktür.
Lâ ilâhe illallâh (2 defa): Allâh’tan gayrı ilâh yoktur.
Farz olan namazı kılmak için getirilen kâmet ise, onyedi cümledir. Kâmet getirilirken, ezandaki ilk okunan “Allâhu Ekber” cümlesinin iki defa okunuşu ve ezanın sonundaki “Lâ ilâhe illallâh” cümlesinin bir defa okunuşu azaltılır. Ancak, “Hayya alâ hayri’l amel” cümlesinden sonra iki defa da “Kad kâmeti’s-Salâh” (Namaza başlanmaktadır.) cümlesi ilave edilir.195[195]
*(Ezan ve kâmette “Eşhedü enne Muhammeden Resûlullâh” cümlesinden sonra okunan “Eşhedü enne Aliyyen Veliyyullâh” cümlesi, ezânın ve kâmetin bir parçası olmayıp, Ehl-i Beyt’e duyulan sevgi ve muhabbetin ve Onların Velâyetine bağlanmış olmanın bir nişânesi olarak söylenir.)
Yine, yaşadığımız coğrafyada pek bilinmeyen ancak Ehl-i Beyt anlayışında ezanın bir parçası olduğuna inanılan “Hayya alâ hayri’l amel” cümlesi, Peygamber efendimiz @ zamanında Ezân-ı Muhammediye de okunan ancak, İkinci Halîfe Ömer b. Hattâb tarafından bazı maslahatlar gözetilerek ezandan çıkartılmış olan bir cümledir.196[196] Ehl-i Beyt mektebinde Resûlullâh’ın @ uygulamaları ve öğretileri her şeyden önde ve uyulmaya daha layık örnekler olarak bilindiğinden, bu cümle bugün de Ezân-ı Muhammediye’ de hâlâ okunmaya devam etmektedir.
Dostları ilə paylaş: |