TAHÂRET (TEMİZLİK) KİTÂBI
Yüce Allâh buyuruyor: “..ve gökten tertemiz bir su indirdik.” [Furkan (25): 48], “..Allâh tevbe edenleri ve temizlenenleri sever.” [Bakara (2): 222]
Tahâret; temizlik demek olup, her türlü maddî ve manevî kir ve günahlardan arınmayı ve uzak durmayı ve temiz olmayı ifâde eder.
Sâlim bir akıl; bedendeki, giyim-kuşamdaki ve çevredeki bütün pislik ve kirlerin giderilmesinin gerekli olduğuna hükmeder. Kur’ân-ı Kerîm ve Masûmların @ hadisleri de mutlak sûrette temiz olmayı emrederek, temizliğin nelerle ve ne şekilde yapılabileceğini açıklar, beyân eder.
Dînimiz temizlik dînidir. Her türlü noksan sıfatlardan uzak olan Allâh’ın, insanların hayatlarını tanzîm etmesi, iki cihânın da mutluluğunun temîn edilmesi amacıyla gönderdiği dîn, elbette göndereni gibi temiz ve pâk olacak, kendisine bağlı olanlardan da temiz olmalarını isteyecektir.
İnsan; insan ve Müslüman olmasının bir gereği olarak, temiz olmayı görev ve vazîfe bilecek, iç ve dış âlemini temiz tutmaya çalışacaktır.
Bedenimizdeki, elbiselerimizdeki ve çevremizdeki kirliliğin giderilmesi ve temizliğin sağlanması için bazı temizlik malzemeleri kullanmaktayız. Bu tür bir temizliğin gerçekleştirilmesi nisbeten kolay bir iştir ve fazla yorucu olmayan bir çalışmayla yapılabilir.
Ancak, öyle bir kirlilik de vardır ki, insanımız çoğu zaman bunun farkına varamamakta, farkına varanlar da giderilmesinde âciz kalmakta ya da bu tür bir kirliliği yanlış metotlarla gidermeye çalışmaktadırlar.
Bizler, Ehl-i Beyt yolu bağlısı Müslüman’lar olarak, şu gerçeği her zaman göz önünde bulundurmak zorundayız.
Zâhirî ve bâtînî pisliğin temizlenmesinde, kendi alanlarına has malzemeler kullanılmalıdır. Maddî kirliliği, yine maddî olan temizlik malzemeleriyle gideririz. Manevî, zihnî, kalbî günah ve kirliliği de, Allâh’ın emirlerine, Güzel Peygamberimizin @ sünnetine ve diğer Masûm zâtların @ buyrukları ile onlara uyan Ehil Mürşitlerin (k.s.) irşât ve öğretilerine uymakla giderir, iç âlemimizi pâk ve mutahhar kılabiliriz.
Mürşidimiz olacak kişi, Hakkıyla Allâh’a kul, Peygambere @ tâbî, Oniki İmâm’a (a) bağlı sözü, özü, ameli bir, âlim bir kimse olmalıdır.
Yâ Rabbi..! Bizleri tertemiz kıldığın kullarından eyle!
TEMİZLİKTE KULLANILAN SULAR VE HÜKÜMLERİ
Başta abdest ve gusül olmak üzere bütün maddî temizlikler su ile yapılır. Onun için, maddî temizlikte ne çeşit suların kullanılabileceğini ve bunlarla ilgili hükümleri bilmek gerekir.
Sular üç kısımdır:
1 - Mutlak sular.
2 - Muzaf (mutlak olmayıp karışık olan) sular.
3 - Artık sular.
Mutlak sular:
a - Kür suyu.(çok su)
b - Az su.
c - Yağmur, dolu ve kar suyu.
d - Akan su.
e - Kuyu suyu’dur.
Bu beş çeşit su, tabiattaki doğal hâli ile bulunurlar, renk, koku ve tat gibi özelliklerinde herhangi bir değişiklik de yok ise temizdir ve temizleyicidir. Bunlarla her türlü temizlik olur, içilir ve yemek yapılır. Kendilerine herhangi bir necâsetin (kan, idrâr...vb. gibi) bulaşması durumunda ise farklı hükümleri bulunmaktadır.
a - Kür suyu (çok su): Uzunluğu, genişliği ve derinliğinden her birisi üç buçuk karış olan bir kabı dolduracak miktardaki sudur. Yaklaşık olarak 380-420 kg civârındadır.
Çok suya necâset bulaştığında kokusu, rengi ya da tadı değişmiş ise, su necis (pis- kirli-kullanılamayacak durumda) olur.
Musluktan veya duştan akan sular, çok suya bağlı iseler, çok su hükmündedirler.
Bir suyun çok su olup olmadığı iki yolla anlaşılır:
-
İnsanın kendisi tesbit eder.
-
İki âdil kimse bildirir.
b - Az su: Yerden çıkmayan, çok su miktarından az olan suya, az su denir. Az suya necâset değdiğinde, su necis olur.
c - Yağmur, dolu, kar suyu: Bu tür sular aslen temizdir. Necaset bulaşmış halı, kilim, elbise ve benzeri şeylerin üzerine yağmur yağarsa, yağmurun değdiği yerler temizlenmiş olur, onları sıkmak da gerekmez. Yalnız yağmurun; “yağmur yağdı” denilecek miktarda olması lâzımdır.
Necis olan toprağa yağmur yağar, su onu kaplar, toprak da çamur haline gelirse, temiz olur. Ama toprak sadece nemlenmiş olursa temizlenmiş olmaz.
d - Akan su: Yerden kaynayan ve akmaya devâm eden sudur. Kanal suyu, çeşme suyu gibi. Akan suya necâset bulaştığında, kokusu, rengi ya da tadı değişen su miktârı necis olur. Kaynağa bağlı olan kısmı çok sudan az bile olsa temizdir.
Nehir kenarlarında birikmiş, akar suya bağlı olan durgun su, akan su hükmündedir.
e - Kuyu suyu: Yerden kaynayan kuyu suyu, akan su hükmündedir. Necâset kendine bulaştığında rengi, kokusu veya tadı değişmezse necis olmaz. Ancak bunlardan her hangi birisi değişmiş ise, Ehl-i Beyt anlayışına göre kaleme alınmış, geniş hacimli fıkıh kitaplarında belirtildiği üzere belirli miktarda suyun boşaltılması gerekir.108[108] Değişikliğe uğrayan kısım kendiliğinden akıp giderse geri kalan kısmı temizlenmiş kabul edilir.
Muzaf (katışık) sular: Mutlak ve arı suların dışında, gül suyu, üzüm suyu, meyve suyu gibi bir şeylerden elde edilen ya da kendisine “su” denilemeyecek şekilde içerisine çamur ve benzeri şeyler karışmış sulardır.
Necâset bulaşmamış olan bu tür sular, temizdir, ama necâseti temizlemez ve onunla abdest, gusül alınmaz.
Muzaf suya az bir necâset değse necis olur.
Önceden temiz olan bir suyun, bir zaman sonra, temiz veya necis olduğu hatırlanmazsa, temiz kabul edilir. Önceden necis olan bir suyun da daha sonra necis mi, temiz mi olduğu bilinmezse necis kabul edilir.
Artık sular: İnsan veya hayvanların kullanarak, içerek artık ettikleri sulardır.
Köpek, domuz, kâfir ve Nâsıbî (Ehl-i Beyt’e, Oniki İmâm’a düşman olanlar)’lerin artıkları necistir. O artıklar yenilmez, içilmez, ve onlarla abdest, gusül ve benzeri temizlikler yapılmaz.
Eti yenen hayvanlarla, kedi, katır, ayı, eşek, şâhin, doğan, kartal, gibi eti yenmeyen hayvanların artıkları ile abdest alınabilir, gusledilebilir, gerekirse içilebilir. Ancak, hayvanların ayakları, gagaları ve benzeri azaları ile suya necâset bulaştırmamış olmaları şarttır.109[109]
Dostları ilə paylaş: |