İlkin, 12 Eylül, ’80 öncesinde büyük bir güç kazanan ve kitlelerin geniş kesimlerini etkileyen örgütlü devrimci hareketi ezdi. Devrimci hareketin kolay yenilgisi geniş kapsamlı bir ideolojik ve örgütsel tasfiye ile sonuçlandı. Sovyetler Birliği ve Doğu Avrupa’daki gelişmeler buna yeni boyutlar ekledi; dağılma ve yıkım sürecini özellikle ideolojik planda pekiştirdi. Bu sonuç, siyasal mücadele sahnesini devrimci bir alternatiften ve hareketlenen kitleleri her türlü devrimci önderlik olanağından yoksun bıraktı. Buna, 12 Mart sonrasından farklı olarak, devletin devrimci örgütlerin yeniden toparlanma çabalarını daha filiz halindeyken ezme, böylece yığın hareketini potansiyel devrimci önderlik öğelerinden yoksun, bırakma bilinçli politikası eklenince, siyasal sahne neredeyse tümüyle düzen güçlerine kaldı.