Görünüşe göre Türkiye’de Kürt sorununda “siyasal çözüm”e karşı duran iki kesim var. Bunlardan biri bugünkü devlet politikasının yürütücüleri, ötekisi ise büyük bir bölümüyle Türkiye devrimci hareketidir. İlki “askeri çözüm”de, ikincisi ise devrim çözümünde ısrarlı görünerek “siyasal çözüm” arayışlarının dışında kalıyorlar.
Kuşkusuz yukarıda sıralanan tüm bu siyasal güç odaklarının ve kuruluşların “siyasal çözüm” derken kastettikleri farklı farklı şeylerdir. Cazibesi ölçüsünde muğlak ve belirsiz olan “siyasal çözüm” kavramı bunlar için ortak anlam taşımamaktadır. Fakat genel planda kastedilen şey; “savaş”ın Kürt sorununda çözüm olmadığı, hiç değilse kendi başına bir çözüm olmadığı, olmadığının da görüldüğü, bu nedenle de, “Kürt realitesi”nin kabulü(98) temeli üzerinde, Kürtlerin siyasal ve kültürel haklarının siyasal ve anayasal düzenlemelerle şu veya bu ölçüde tanınması, bunun için de Kürt halkının temsilcilerinin muhatap alınması gerektiğidir. Aradaki farklılıklara rağmen tüm kesimler açısından soruna aranan çözümün emperyalist dünya sistemi ve kurulu düzenin genel toplumsal-siyasal çerçevesi içinde olacağı, olması gerektiği üzerine herhangi bir tartışma yoktur. Tümünün propagandasında ortak olan noktalardan birinin, Güney Afrika ve Filistin’deki “siyasal çözüm”ler ile Kuzey İrlanda sorununda bu doğrultudaki gelişmeler olması bu açıdan dikkate değerdir.