*Bu sonuncu nokta yeni gelişmelerin ışığında çok da şaşırtıcı değildir. Kürdistan’da devrimci sınıf çizgisinden uzaklaşan ve Kürt sorununu kurulu düzen çerçevesinde bir “siyasal çözüm”e kavuşturmayı bir politik mücadele ekseni olarak benimseyen bir hareketin, Türkiye için devrim perspektifini koruması zaten beklenemez. PKK’nın izlediği yeni politik çizgi, Türkiye için devrimi değil, fakat demokrasiye geçişi esas alan bir çizgidir. PKK, Türkiye’nin işçi-emekçi hareketini ve onun devrimci-politik güçlerini devrim sürecinin dinamikleri olarak değil, fakat Kürdistan’daki özel savaş baskısını azaltacak, giderek Kürt sorununun “siyasal çözüm”ünü kolaylaştıracak “demokrasi güçleri” olarak görüyor. Bu bakışaçısının bir yansıması olarak, 1993 yazında gündeme getirilen ve çok geçmeden dağılan Devrimci-Demokratik Güç Birliği için hazırlanan mücadele platformunda, devrim ve iktidar hedeflerinin açık bir tanımından şaşırtıcı bir ısrarla kaçınılmıştır. PKK’nın bu politik yaklaşımının, “siyasal çözüm” çizgisine de bağlı olarak, Türkiye solunun reformist kesimlerinden ve sendika bürokrasisinin reformist temsilcilerinden destek bulması anlaşılır bir durumdur.