9.1.4.Ceza Yargılaması (Muhakemesi/Usulü) Hukuku (Sümer 2018:
146-148):
Ceza yargılaması, bir suçun işlenip işlenmediğini, işlenmişse nasıl, kimin tarafından
işlendiğini ve yaptırımının ne olacağını belirlemeye çalışan bir usul hukuku dalıdır. Bu
çerçevede, iddia, savunma ve yargılama niteliğindeki birtakım faaliyeti içine alır. Ceza
yargılaması, maddi gerçeği araştırır. Ceza yargılamasının temel kaynağı, 4 Aralık 2004 tarih ve
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunudur. Bunun yanında Türk Ceza Kanunu, Polis Vazife ve
Salahiyet Kanunu ve Çocuk Koruma Kanunu gibi yasalar da ceza yargılamasıyla ilgili
hükümler içermektedir.
Ceza Yargılama Hukukuna Egemen Olan İlkeler
Davasız yargılama olmaz: Bu ilkeye göre, bir kişi hakkında usulüne uygun açılmış bir
dava bulunmadığı takdirde yargılama söz konusu olmaz. Usulüne uygun dava açılsa bile kişi
neyle suçlandığını ve ne tür haklara sahip olduğunu bilmelidir.
Adil yargılanma ilkesi: Bu ilke, tarafsızlığı bağımsızlığı teminat altına alınmış ve
yasayla kurulmuş (doğal yargıç ilkesi), mahkeme önünde, hakkaniyete uygun bir yargılama
anlamına gelir.
Aleniyet (Açıklık) ilkesi: Yargılamanın herkese açık olması, kişilerin cezalandırma
konusunda devlete güvenmelerini temin eder. Anayasa ve yasalar bu ilkenin mutlak bir biçimde
uygulanmayacağını, kimi istisnalarının olduğunu belirtmiştir. Buna göre, genel ahlâk ve kamu
224
güvenliğinin korunması veya sanığın yaşının küçük olması gibi durumlar söz konusu olduğunda
mahkeme, yargılamanın aleni yapılmamasına karar verilebilir.
Sözlülük ilkesi: İfadenin ve savunmanın sözlü alınması ve sonra tutanağa geçirilmesi
zorunludur. Buna ceza yargılamasında sözlülük ilkesi denir. Sözlü olarak ifade edilmeyen
hususlar karar aşamasında dikkate alınmaz.
Kendiliğinden araştırma ilkesi: Ceza yargılamasında kamu yararı bulunduğundan savcı
ve yargıç tarafından kendiliğinden araştırma ilkesi geçerlidir. Bunun sonucu olarak, yargıç
taraflarca şikâyet dilekçesinde, iddianamede veya savunmada yer verilen olgu ve kanıtlarla ve
tarafların istemleriyle bağlı değildir. Yine bu ilkenin bir gereği olarak savcı, yargıç
şüphelinin/sanığın lehine ve aleyhine olan her şeyi araştırır.
Yargılamanın çabukluğu/yargılamanın makul sürede bitirilmesi ilkesi: Bu ilkeye göre,
suç varsa en kısa zamanda ortaya çıkarılmalı ve sanık da cezalandırılmalıdır. Yargılama bir an
önce bitirilmelidir çünkü soruşturmaya konu olayın üzerinden zaman geçtikçe kanıtlar
kaybolabilir, şüpheliler kaçabilir, tanıkları zamanla tanık oldukları olayı unutabilir. Bunlar da
yargılamayı olumsuz etkiler. Bir başka ifadeyle uzayan davalar adil yargılamayı olumsuz yönde
etkileyebilir. Ayrıca kişinin uzun bir süre itham altında kalması masumiyet ilkesine de zarar
verebilir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına göre de davaların makul sürede
sonuçlandırılması gerekmektedir. Makul sürede sonuçlandırılmayan yargılamalar, sadece
makul süreyi aştığı için adil yargılanma ilkesine aykırı bulunabilmektedir.
Yargılamanın Özneleri
Yargılama süreci, çok sayıda kişi ve makamın katılım ve katkılarıyla işleyen karmaşık
bir süreçtir. Ceza yargılamasına katılanlar iddia (savcı), savunma (avukat) ve hüküm makamları
ve bunların yardımcılarıdır.
Cumhuriyet savcısı: Uyuşmazlığı mahkemenin önüne getiren, bununla ilgili araştırma
ve hazırlık yapmak iddia faaliyetini yürüten kişidir. Cumhuriyet savcısı, soruşturma işlemlerini
kendisi yapabileceği gibi kolluk (polis, jandarma) teşkilatından da yararlanabilir. Şüphelinin
hem lehine hem de aleyhine olan delilleri toplar.
Şikâyetçi (Müşteki): Bir suçtan zarar gören veya mağdur olup da aleyhine işlenen suçu
şikâyet mercilerine bildiren kimsedir. Şikâyet kişiye bağlıdır ve süreye bağlıdır. Bir başka
ifadeyle şikâyeti ancak şikâyete bağlı bir suçtan zarar gören kimse yapabilir. Bu şikâyet failin
ve fiilin belli olmasından itibaren altı ay içinde yapılmalıdır. Bu süre içinde şikâyet yapılmazsa,
şikâyet hakkı düşer.
Mağdur: İşlenen suçtan dolayı yazar gören veya tehlikeye uğrayan kişidir. Örneğin
hırsızlık suçunda taşınır malı çalınan kimse, cinsel istismar suçunda cinsel istismara maruz
kalan çocuk, hakaret suçunda hakarete uğrayan kişi mağdurdur.
Suçtan zarar gören: İşlenen bir suç nedeniyle bir menfaati ihlal edilen kişidir. Örneğin
adam öldürme suçunda, öldürülen kişinin yakınları suçtan zarar gören kişidir.
225
Savunma: Suç işlediği iddia edilen kişinin suçsuz olduğunu ispatlamak için bizzat sanık
veya müdafi (avukat) tarafından gerçekleştirilen faaliyetlerin hepsi, savunma olarak
adlandırılır.
Şüpheli: Suç işlediği iddiasıyla savcılık tarafından soruşturulan kişiye denir.
Sanık: Hakkında ceza davası açılan kişiye denir.
Müdafi: Suç işlediği ileri sürülen kişinin, ona yüklenen suçu işlemediğini veya ileri
sürüldüğünden daha az cezayı hak ettiğini yahut fiilin hukuka aykırı olmadığı veya bazı yasal
nedenlerle cezalandırılmaması gerektiğini ileri sürmek yoluyla savunma faaliyetini yürüten
avukata müdafi denir. Şüpheli veya sanık, soruşturma ve kovuşturmanın her aşamasında bir
veya birden fazla müdafinin hukuksal yardımından yararlanabilir.
Müdafi ve vekil farklı kavramlardır. Müdafi, şüpheli veya sanığın ceza yargılamasında
savunmasını yapan avukatı; vekil ise, katılan (müdâhil), suçtan zarar gören veya malen sorumlu
kişiyi temsil eden avukatı dile getirir.
Yargıç (Hâkim): ceza yargılamasında önüne gelen uyuşmazlığı çözen kişidir.
|