EKİM’de aksayan, perspektiflerindeki bulanıklık ya da boşluk değil, bunları gerçekleştirme güç ve iddiasındaki yetersizliktir. Özgüven ve misyon duygusundaki zayıflamadır. Dış koşulların baskısı ile görevlerin ağırlığı bu zayıflığı beslemiştir. Tasfiyeciliğe varan ideolojik dağılma buradan doğmuştur.
EKİM bu açıdan kendini yeniden bulmalıdır. Yeniden diyoruz, zira EKİM’in çıkışı gerçek bir iddia ve özgüvene dayalı idi. O kendisini I. Genel Konferansa ulaştıran ilk büyük gelişme atılımını buna borçluydu. Cüret etmiş ve başarmıştı. Buna gücü yetmeyenleri yolda bırakarak ve dönüp bir an bile geriye bakmayarak...