Geleneksel devrimci hareketin en ileri ve en iyi niyetli kesimleri bile, çıkışından itibaren EKİM’in ısrarla vurguladığı bu bakışaçısını anlamakta güçlük çektiler. Onu tek yanlılığın bir göstergesi, gelişmenin pratik-örgütsel yönünü küçümsemenin bir ifadesi sayabildiler. Oysa sorunun genelde her zaman belirleyici olan önemi bir yana. İçinden geçmekte olduğumuz tarihsel evreyle (biri ulusal öteki genel planda yaşanan iki büyük yenilginin yarattığı büyük ideolojik kargaşayla) bağlantısı da bir yana. Bizim kendine özgü koşullarımızda, popülist deformasyonun yarattığı 20 yıllık karışıklığı gidermek, siyasal mücadelede marksist-leninist bir yenilenmenin ürünü olabilecek açık ve güçlü ideolojik perspektiflere ulaşmak, örgütsel-pratik gelişmeyi bu perspektifler temeli üzerinde yaşamak, tüm bunlar ancak ideolojik gelişmenin kritik ve belirleyici önemini kavramakla olanaklıydı.