Gelişme süreçlerimiz üzerinde, bu çerçevede ilk ortaya çıkış döneminin büyük yoksunlukları ve dolayısıyla dayattığı kaçınılmaz pratik yükler üzerinde, bugüne kadar bir çok kez haklı olarak duruldu. Fakat bu dönem artık çoktan geride kalmışur. Her zaman sahip olduğumuz gerçek siyasal pratik perspektifine pratikte artık nihayet gerçek anlamını ve kuvvetini kazandıracak bir çalışma tarzı koşullarına örgüt olarak çoktan beridir sahibiz. Tasfiyecilik tam da bunu görememenin, bu tür bir politik pratik yönelimde zorlanmanın ve sonuçta bundan kaçmanın bir ifadesi olmuştur. Tasfiyeciliğin eleştirisi, temel bir yönüyle de, bu tür bir pratikten yoksunluğun eleştirisiydi. Demek ki hiç değilse tasfiyeciliğin eleştirisi ve tasfiyesinden beri, demek oluyor ki en azından Olağanüstü Konferanstan bu yana, gerçek bir siyasal pratiğin yürütücüsü bir örgüt olma koşullarına sahibiz. Oysa bugün hala bu tür bir pratikten büyük ölçüde uzağız. Dolayısıyla bu, siyasal faaliyetin sorunları denildi mi, bugün kavranması gereken en temel ve acil halka durumundadır.