İşçiler bugün için saldırının kendileri için dolaysız olan sonuçlarını görebiliyorlar ancak ve onu bu dar çerçeve içinde değerlendiriyorlar. Biz onlara Türkiye kapitalizminin yaşamakta olduğu krizin yapısal niteliğini tarihsel arkaplanıyla birlikte ve yakın tarihimizin olaylarından hareketle somut olarak gösterebilmeli, bunu kapitalizmin teşhiri ve etkin bir devrim ve sosyalizm propagandasıyla birleştirmeliyiz. Bir kaç on yıldır sürmekte olan, iki kanlı karşı-devrim operasyonuna yolaçan, bugünkü Türkiye’yi bir polis-asker rejimine mahkum eden kriz, sermaye düzeninin iflasını belgelemektedir. Sorunların çözümü tekelci burjuvazinin devrilmesinden, sermaye düzeninin tasfiyesinden geçmektedir. Bu gerçekler eylem içindeki yığınlara yorulmaksızın anlatılmalıdır. Bu çerçevede “Kahrolsun Sermaye İktidarı!”, “Kahrolsun Ücretli Kölelik Düzeni!”, “Yaşasın Devrim ve Sosyalizm!”, “Yaşasın Sosyalist İşçi-Emekçi İktidarı!” temel şiarlarını sınıf kitleleri içinde yaygınlaştırmalıyız. Yığınlar için yaşam koşullarının kendiliğinden eyleme geçecek kadar dayanılmaz bir hal aldığı koşullarda, bu(225)propaganda için son derece uygun bir ortam var demektir.