Bu tutumun haklı ve anlaşılır nedenleri olmakla birlikte, beraberinde önderlik kurumunun yıpranmasını ve MK’ya karşı örgüt sorumluluğu fikrinin zayıflaması sonucunu getirmiştir. Ve en kötüsü, bu durum, her türlü zaaf ve aksamanın gerisinde hep bir “önderlik sorunu” arama türünden ucube bir anlayışın boy vermesine zemin olmuştur. Herşeyden MK sorumlu görüldüğü ölçüde ise, bunu böyle düşünen birey ve organlar için, doğal olarak geniş bir “sorumsuzluk” alanı oluşmuştur.
Fakat açık ya da daha da kötüsü örtülü olarak yer yer bunu böyle düşünmeyi sürdüren, yoldaşların gözden kaçırdıkları “ufak ayrıntı”, EKİM’in bir dönemi bugün artık gerçekten geride bıraktığı olgusudur. Ve eğer, Olağanüstü Konferansımızı izleyen yeni dönemde, örgüt görev ve sorumluluklarının tam bilincinde, kendi içinde uyumlu ve örgütü tasfiyeci tahribat döneminin kayıplarından ve etkilerinden arındırmaya kararlı bir MK olmasaydı, bu asla gerçekleşemezdi. Demek oluyor ki, bugün MK’ya bakışta Olağanüstü Konferans öncesinin yarattığı ruh halini ve davranış kalıplarını sürdürmeye eğilim duyan bir kısım yoldaş, böylece gerçekte, hareketimizin gelişme süreçlerinin gerisinde kaldıklarını kanıtlamaktadırlar. Örgütte ortaya çıkan yeni durumu hala anlayamadıklarını ve gelişmede kritik bir rol oynayan sürükleyici kuvvetleri de yerli yerine oturtamadıklarını göstermiş olmaktadırlar.