Bu temel üzerinde, ‘80’li yılların ilk yarısının solun tarihi bakımından ayırdedici özelliği, reformist ve devrimci kanatlarıy(132)la bir bütün olarak geleneksel sol hareketin, kolay bir yenilgi ve dağılma ortamında içine düştüğü çok yönlü bunalımdır. Bu bunalımın temel öğeleri ve dinamikleri, hareketin 20 yıllık evrimi içinde adım adım oluşup olgunlaşmıştı. Karşı-devrim bunu en belirgin biçimde açığa çıkaran ve elbetteki yaşattığı ağır yenilgiyle derinleştirip boyutlandıran bir rol oynadı. Dolayısıyla, sonraki toparlanma döneminin de daha açık anlaşılabilir hale getirdiği gibi, geleneksel sol hareketin içine düştüğü bunalım, hiç de karşı-devrim saldırısının yol açtığı sınırlı ve geçici bir olgu değildi. Fakat tersine, kökü derinlerde bir yapısal bunalımdı sözkonusu olan.