Hareketimiz, kuşkusuz geleneksel hareketin bünyesindeki iç süreçlerin yarattığı birikim temeli üzerinde, ‘80’li yılların ikinci yarısında, Türkiye sol hareketi için olduğu kadar işçi hareketi için de önemli bir dönemeç yılı olan 1987’de doğdu. Bu nedenle öncelikle bu yılların dünyadaki ve Türkiye’deki özet bir tablosunu çıkarmamız gerekmektedir.(121)
‘80’li yılların ikinci yarısına bakıldığında, bu zaman diliminin gerek uluslararası planda gerekse Türkiye’de çok önemli bir dizi yeni gelişmeye sahne olduğu bugün artık tüm açıklığı ile görülebilmektedir. Bu gelişmeler, yalnızca bir kaç on yılı kapsamış bir dizi toplumsal-siyasal sürecin noktalanması yönüyle değil, fakat yolaçtıkları ya da yolunu açtıkları yeni süreçler bakımından da ayrı bir önem taşımaktadırlar. Bu gelişmelerin daha özel plandaki anlamı ise, gerek dünya ölçüsünde gerekse Türkiye’de, geleneksel sol hareket için bir dönemin sonunu işaretlemeleri olmuştur.