İlişkilerin siyasal cephesinde ise durum kötü olmaktan ötedir. “Bölgesel güç” olmakla övünen ve hamiliğe soyunan Türk sermaye devletinin, gerçekte Ermenistan-Azerbaycan gerginliği ve çatışmalarında ortaya özel bir ağırlık koyamayacağı somut olaylarla açık bir biçimde görülmüştür. Başta ABD olmak üzere Batılı emperyalistlerce arkalanan bir Ermenistan’a karşı, Türkiye’nin Azerbaycan hamiliği adı altında yapabileceği fazla bir şey yoktur. 1992 başındaki kriz esnasında, bizzat Demirel bunu açıklıkla itiraf etmek, 50 milyar dış borç varken bağımsız bir dış politikanın olamayacağını söylemek zorunda kalmıştır. Elçibey türünden bir kuklanın bir yana itilmesinin ardından, bunu bizzat Azerbaycan’ın kendisi de hesaba katmak yoluna gitmiştir. Bu ülke bugün “bölgenin güçlü devleti” Türkiye’ye bel bağlayarak değil, fakat bazı dengelerden yararlanmak ve petrol kaynaklarından pay dağıtmak yoluyla, Ermenistan’la sorunlarına bir çözüm arıyor.