Ortadoğu’da yaşanan son bir kaç yıllık gelişmelerden en kârlı çıkan devlet tartışmasız biçimde İsrail oldu. Herşeyden önce, Irak gibi güçlü bir rakip bölge devletinin yarattığı sorunlardan, bu ülkenin sahip olduğu dev savaş makinasının Körfez savaşında tahrip edilmesi ve kayıtsız şartsız teslim olmaya mecbur edilmesi sayesinde kolayca kurtulmuş oldu. Bunun ardından, yıllar(61)öncesinden düşünülen bir politika, nihayet uygulamaya konulabildi; özerklik adı altında, FKÖ, işgal bölgesindeki Filistin halk direnişini dizginleyen bir yerel polis örgütüne dönüştürüldü. Siyonist İsrail, bu sözde “Ortadoğu Barış Süreci” sayesinde, yalnızca Arap devletleri nezdinde meşruluk kazanmakla kalmadı, aynı zamanda ABD’nin tam desteğinden yararlanarak ve iktisadi gücünü kullanarak, bölge hakimiyetine ilişkin emellerini bu kez "barışçıl” yollarla sağlayacak bir zemine kavuştu. Bir başka ifadeyle, dün neredeyse tamamen savaş makinasıyla yaptıklarını, bugün, bu makinanın gölgesinden de en iyi bir biçimde yararlanarak, ekonomik gücüyle yapma olanağına kavuştu. Daha şimdiden, emperyalist planın bir parçası olan ve liderliğini fiilen İsrail’in yapacağı bir “Ortadoğu Ortak Pazarı”ndan sözedilebilmektedir.