Dinsel gericiliğin bu ikili rolünün yanısıra sermaye düzeni için bir başka temel işlevi daha var. Burjuvazi bir yandan RP şahsında dinsel gericilikten, büyük kentlerin yoksul katmanlarını denetim altında tutmada, onların düzene olan tepkilerini yozlaştırarak yine düzeniçi kanallara akıtmada, Kürdistan’da ise ulusal özgürlük mücadelesini bölüp zayıflatmada temel bir dayanak olarak yararlanıyor. Fakat öte yandan ise, irticaya karşı laiklik demagojisiyle toplumdaki ilerici potansiyeli kendi denetimi altına almaya çalışıyor. Bu konudaki propaganda medya aracılığıyla öylesine ustalıkla yürütülüyor ki, daha şimdiden gelecekteki bir askeri darbenin “irtica tehlikesi”ni bertaraf etmeye yöneleceği düşüncesi yerleştirilmeye, bu çerçevede ona bir meşruiyet kazandırılmaya çalışılıyor. Askeri darbe bir tehlikedir ve kontrol edilemediği koşullarda işçi-emekçi hareketini durdurmak ve böylece sermayenin ekonomik istikrar paketini serbestçe uygulamak amacıyla gündeme gelecektir. Ve kuşkusuz, “irtica tehlikesi” burada, “kardeş kavgasını durdurma” demagojisinin, 12 Eylül için oynadığı role benzer bir rol oynayacaktır.