Örgüt olarak hep bu kritik gerçeği gözönünde tuttuk, bunun bilinciyle hareket ettik. Yeni bir hareket olmanın dezavantajları ne olursa olsun, illégalité çizgisini temel almakta ısrar ettik. Karşıdevrim sonrasının yaygın bir moda eğilimi olan tasfiyeci legalizme karşı her adımda mücadele ettik. Bunu aynı eğilimin saflarımızdaki en zayıf unsurlar üzerindeki yankısına karşı mücadeleyle birleştirdik. Bu ısrarlı mücadelenin ideolojik ve örgütsel açıdan hareketimize sağladığı kazanımları biliyoruz. Bunları değişik vesilelerle ortaya koyduk. Ne var ki, benzer her durumda olduğu gibi, bu başarının bazı “yan sonuçları” da oldu. Dönemin güçlü bir eğilimi olan tasfiyeci legalizme karşı illégalité vurgusu temelinde bir tür “çubuk bükme” olan bu mücadele, hem legalitenin etkin kullanımında belli gecikmelere yol açtı ve hem de, sorunun ele alınışında saflarımızda bazı tek yanlı eğilimlerin yeşermesine neden oldu.(190)