Kadro sorunu başından itibaren hareketimiz için temel bir zaaf alanı olagelmiştir. Bu zaafın temelinde hareketin objektif durumu yatmaktadır. Geleneksel küçük-burjuva devrimci hareketten bir ideolojik kopma olarak siyasal sahneye çok sınırlı güçlerle çıkan bir hareket, doğaldır ki, kendi ideolojik çizgisinin kadrolarını ancak zamanla yaratabilirdi. Bunun gerçek zemini ise, bu ideolojik çizginin doğasına ve gereklerine uygun bir siyasal çalışma ve mücadele olabilirdi.(169)
Daha başından itibaren biz, çok sınırlı da olsalar, elimizdeki güçlere örgütsel bir biçim vermeye ve onları bir siyasal sınıf çalışmasına yöneltmeye çalıştık. Ne var ki, henüz tam anlaşılmamış ve doğru dürüst sindirilmemiş bir ideolojik etkilenme ile kazanılmış bu güçleri böyle bir çalışmaya yöneltmede hep zorlandık. Görevlerin pratik alanına geçiş, çoğu durumda, ideolojik etki ile kendimize çektiğimiz bu insanların gerçekte bize yabancı oldukları gerçeğinin açığa çıkmasına vesile oldu. Bu sözde kadrolar, geleneksel devrimcilik anlayışından sınıf devrimciliğine geçişe hazır olmak bir yana, buna direnç gösteren unsurlar olduklarını ortaya koydular. Hep tartışageldiğimiz önderlik problemi de düşünüldüğünde, bu başarısızlık daha kesin bir biçim alıyordu.