Öte yandan, yeni “aktif dış politika”nın bu ilk uygulanması, Kürt halkına karşı dört komşu sömürgeci devletin geleneksel ittifakından Irak’ı devre dışı bırakarak, Türk devleti için ayrıca uluslararası hukuk açısından sorunlar yaratmıştır. Dün sömürgeci Irak tarafından kendi egemenlik sahasında yapılanı, bugün Türk devleti sınır ötesi operasyonlarla bizzat yapmak durumunda(68)kalmakta, bu ise ona, son işgal eylemi sırasında da görüldüğü gibi bazı ek dış politika sorunları yaratmaktadır.
Şunu da ekleyelim ki, Körfez savaşının ardından Irak’taki Kürt sorununun fiilen emperyalist vesayet yoluyla uluslararasılaşması, kaçınılmaz olarak Türkiye’deki Kürt sorunu için de aynı sonucu yaratmıştır. Bugün Kürt sorunu Türk devletinin uluslararası ilişkilerinde neredeyse baş sırayı tutmaktadır. Şu veya bu ülkenin soruna ilişkin desteğini almak için ekonomik ve ticari rüşvetten siyasal tavize kadar her yola başvurulmaktadır. Ve bu alanda şu veya bu ülke ya da kuruluştan PKK aleyhtarı herhangi bir söz ya da açıklama, ciddi ciddi önemli bir “dış politika başarısı” (hatta zaferi!) olarak sunulabilmektedir. “Bölgesel güç” ve “dünya devleti” olmak iddiasındaki bir ülke için ne acınası bir durum!