Türkiye uzun yıllar boyunca Sovyetler Birliği’ne karşı bir NATO üssü olarak iş gördü. Sovyetler Birliği üzerinde uçuş yapan Amerikan casus uçakları, U-2 olayıyla da somut olarak kanıtlandığı gibi, genellikle Türkiye’deki üslerden havalandılar. Yine Lübnan krizi (1958) örneğinde görüldüğü gibi, Türkiye’deki emperyalist askeri üsler her zaman Ortadoğu halklarına karşı ABD’nin tam hizmetinde oldular. Körfez savaşında İncirlik’in kullanılması ise bu geleneksel tutumun en son örneği oldu. Türk(59)burjuvazisi (geçmişte ve bugün “İslam dünyası” üzerine yürüttüğü tüm demagojik kampanyaya rağmen) ulusal kurtuluş mücadelesi veren Cezayir halkına karşı son ana kadar sömürgeci-emperyalist Fransa’yı destekledi. Aynı şekilde, Filistin halkının haklı mücadelesin karşı, siyonist İsrail’e ve onun ağababası ABD’ye açık ya da örtülü olarak destek verildi. Yine Türk hakim sınıfları, Kıbrıs sorununda, bu ülkenin izlediği görece bağımsız politikadan hep rahatsız olan ve Kıbrıs’ı kendisinin ya da NATO’nun bir askeri üssü olarak görmek ve kullanmak isteyen ABD emperyalizminin hizmetinde hareket ettiler. Kıbrıs’ı bölmek ve Türk parçasını ilhak etmek için sürekli olarak kışkırtıcı ve müdahaleci bir politika izlediler, vb., vb.