Ece, o sabah her yeri ağrıyarak uyanmıştı, ateşler içindeydi. Ece’nin bu halini fark eden annesi, elini onun başına koyarak ateşini ölçmeye çalıştı. Ece’nin ateşi çok yüksekti ve doktora götürülmesi gerekiyordu. Ece, doktordan o kadar çok korkuyordu ki… Ama doktora gitmeliydi.
Çünkü “Ya bir daha okula gidemezsem, arkadaşlarımı ve öğretmenlerimi göremezsem. ” diye korkuyordu. Bir an önce iyileşip okuluna dönmek istiyordu. Doktor Kemal Bey, Ece’yi muayene ederken, Ece doktordan korkmanın ne kadar anlamsız olduğunu anlamıştı. Çünkü doktor amcası, sadece dereceyle ateşini ölçmüş, boğazına bakmış ve göğsünü dinlemişti. Ece, aslında hastalığının nedenini de biliyordu. Annesi ve öğretmeni, ona sık sık ”Terliyken su içilmez, hastalanırsın. ” dediği halde o, dün okulda çok koşmuş, çok terlemiş ve sonrasında da soğuk su içmişti. Şimdi de hastaydı işte. Bu söylenenleri yapmadığı için çok üzülmüştü Ece. Bu hastalık, ona bir ders olmuştu. Neyse ki Ece, doktor amcasının yazdığı ilaçları düzenli olarak kullanmış, iyice dinlenmiş ve birkaç gün sonra okuluna dönmüştü. Ece artık iyileşmişti. Arkadaşlarına ve öğretmenine kavuştuğu için çok mutluydu.