Bizans Döneminde Balıkçılık
Bizans'ta, deniz ya da akarsu yakınında bulunan köylerin ahalisi balıkçılıkla uğraşırdı. Balık, halkın günlük beslenmesinde en önemli protein kaynağı idi. Balık tutma hakkı "haleia" denilen bir vergi karşılığı sağlanırdı. Ayrıca tutulan balıkların üç ya da dörtte birinin ödenmesiyle oluşan "halieutike tritomoiria" ve "tetramoiria" denen vergiler vardı. "Halieus" adı verilen balık avcıları, "ka-rabion" adlı tekneleri ile balığa çıkar, ayrıca "vivaria" denen havuzlarda da balık yetiştirirlerdi.
Bizans dönemi İstanbul'unda özellikle Boğaz köyleri, Adalar, Kadıköy, Mal-tepe-Tuzla bölgesi, Yedikule'den Bakırköy'e kadar uzanan sahillerde balıkçılık gelişmişti. Bir belgede, Kalkhedon (Kadıköy) balıkçılarının, işlerinin iyi gitmemesi üzerine, rahiplerin, tüccarların, balıkçıların koruyucusu Aziz Lukas'a baş-vurduklarmdan söz edilmektedir. Aziz Lukas'tan hayır duası alan balıkçılar, bundan böyle ona, avlarının onda birini vermeyi kabul etmektedirler. İstanbul balıkçılarının tek değil ekipler halinde çalıştıklarım ve başlarında balıkçılar loncasından tecrübeli bir kişinin, bir balıkçı ustasının bulunduğunu yine bu belgeden öğreniyoruz.
İstanbul'un taze balık ihtiyacı çevresindeki denizlerden sağlanırken tütsülenmiş balık ve havyar Azak Denizi'n-den geliyordu. Eparhos tes Po/oes(->) kayıtlarına göre, balıkçı ile balık satıcısı birbirinden ayrı idi. Buna karşın, İstanbullu balıkçıların Tauri Forurnu'ndaC-») açık ya da kapalı mekânlarda balık satma hakları vardı. Öte yandan, tütsülenmiş, tuzlanmış ve kurutulmuş balık sat-
manın ayrı bir loncanın (saldamarioi) işi olmasına karşın, bir vergi ödemek suretiyle bu ürünlerin balıkçılarca da satılabilmesi, bu konudaki sınırlamaların kesin ve aşılmaz olmadığını düşündürmektedir. Balık satışı, resmi görevliler ve loncanın tayin ettiği bir kişinin denetiminde yapılırdı. Bir belgeye göre, 12 tane balığı balık avcılarından l bakır paraya alan satıcılar, bunların 10 tanesini l bakır paraya satmış ve yüzde 16 civarında bir kâr elde etmişlerdi. Balık ve balıkçı figürünün Bizans mecazmdaki yeri de önemliydi. "İnsanların balıkçısı" deyimi havarilerin çeşitli sıfatlarından biriydi. Ayrıca, dostlara güzel ve nadide bir balık göndermek çok değerli bir armağan kabul edilirdi.
Bibi. E. Trapp, Die gesetzlichen Bestimmun-gen über die Errichtung einer Epoche, 1966, s. 329-333; F. Tinnefield, "Zur Kulinarischen Qualitât Byzantinischen Speisefische", Studies in the Mediterranean World Past and Pre-sent, c. II, Tokyo, 1988, s. 155-176.
AYŞE HÜR
Dostları ilə paylaş: |