•-.. îk --'-i-...J-^-- :• . ~ • ... • ,. . ~,.~">'. ^:^-**.^~-^;*-f^V*.~':\^l!^~:" '.~'^.>.üW'4-i
temine uygun bir eğitim modeli ortaya konulmaya çalışılmıştır. II. Meşrutiyetin ilanına kadar (1908) yürürlükte kalmış olan, 198 maddelik bu nizamnamede, 51 madde ile en çok Darülfünun'a yer verilmiş ve Darülfünun anlayışında Fransız etkisi ortaya çıkmıştır.
Nizamnameye göre, Darülfünun-ı Os-manî, üç ayrı şubeden (fakülteden) oluşmaktadır. Bunlar, felsefe ve edebiyat şubesi, ulûm-ı tabiiye ve riyaziye şubesi ve hukuk şubesidir. Üç yıl öğretim, bir yıl bitirme tezi toplam 4 yıllık eğitim veren Darülfünun-ı Osmanî'ye 16 yaşını doldurmuş, idadi mezunu veya o derecede malumatı olan talebelerin alınması öngörülmüştür. Ancak nizamname tam olarak uygulanamamış, başta yeterli sayıda hoca ve bu yeni yüksekeğitime uygun formasyonda yetişmiş talebenin bulunmayışı dolayısıyla bu ikinci teşebbüste de arzu edilen neticeye ulaşılmamıştır.
8 Nisan 18ö9'da Abdülaziz tarafından kuruluşu tasdik edilen Darülfünun-ı Osmanî'ye Ekim 1869'da talebe kaydına başlanmış ve müracaat eden 1.000 kişiden imtihanla 450 talebe seçilmiştir. Bu süre zarfında, Darülfünun'un eksikliklerinin tamamlanmasına çalışılmıştır. Bu defa ders kitaplarını Batı dillerinden tercüme ettirmek için bir "tercüme heyeti" oluşturulmuş ve bu heyet hemen göreve başlamıştır. Ancak bir yıl sonra Maarif Nezareti'nin Darülfünun için kimya, fizik ve tabii ilimler konusunda kitap tercüme ettirmek için ilan vermesinden bu tercüme heyetinin de kendisinden bekleneni yerine getiremediği anlaşılmaktadır.
Darülfünun-ı Osmanî, 20 Şubat 1870' te büyük bir merasimle açılmıştır. Müdürlüğüne 1857'de Paris'teki Mekteb-i Os-manî'de hocalık yapmış olan Tahsin Efendi (Hoca Tahsin) seçilmiştir. Ancak nizamnamede belirtilen esaslara raykırı olarak, ders programı o günün imkânlarına göre yeniden düzenlenerek, her üç şubenin de aynı ders programını takibi yoluna gidilmiş ve şubeler kaldırılarak tek tip ders yapılmıştır. Bütün talebe aynı dersleri takip etmiştir.
Birinci ders yılı sonunda talebeler imtihana tabi tutularak başardı olanlara birer "şahadetname" verilmiştir, ikinci ders yılı başlamadan önce ramazan ayı olması (Ramazan 1287/Ekim 1870) münasebetiyle ders yapılamadığından Darülfünun Müdürü Tahsin Efendi, umuma açık konferanslar (ders-i 'am) tertip etmiştir. Sanayi, edebiyat ve teknoloji konularındaki bu konferansların birinde, Darülfünun' un açılış merasiminde de bir konuşma yapmış olan Cemaleddin Afganî, sanat hakkında bir konferans vermiştir. Afga-nî'nin konuşmasında, sanatı tarif ederken ve kısımlarım sayarken, peygamberliği de bu meyanda bir sanat olarak zikretmesi, konferansa katılanlar arasında tepkiye yol açmış ve şeyhülislamlık makamının şiddetli itirazı sebebiyle konferanslar iptal edilerek, Cemaleddin Afganî İstanbul'dan uzaklaştırılmıştır. Bu hadise üzerine Darülfünun Müdürü Tahsin Efen-
di azledilerek yerine Maarif Nezareti muavinlerinden Kâzım Efendi muvakkaten tayin olunmuştur.
Türk maarif tarihi ile ilgili yazılarda genel olarak, bu hadise sonunda Darülfünun-ı Osmanî'nin kapatıldığı fikri hâkim ise de, Darülfünun'da dersler 1872-1873 öğretim yılına kadar kesintisiz devam etmiştir. Bu müesseseden mezun talebe bulunup bulunmadığı bilinmemektedir. Ayrıca, Darülfünun'un niçin ve nasıl kapatıldığı da tam olarak anlaşılamamıştır.
Ülkenin Batı tarzında bir üniversiteye ihtiyacı bulunduğuna inanan idareciler, başarısız iki teşebbüsten sonra farklı bir tavırla Darülfünun kurma gayretlerini sürdürmüşlerdir. 1873'te dönemin Maarif Nazırı Safvet Paşa, Galatasaray'daki Mekteb-i Sultani Müdürü Sava Paşa'yı hazineye yük olmamak kaydıyla yeni bir Darülfünun kurmakla görevlendirmiştir. Darülfünun bu sefer, 1868'den beri faaliyette bulunan Mekteb-i Sultani temeli üzerine oturtulmaya çalışılmış ve bu ortaeği-tim müessesesinin gövdesine, bir yüksek-eğitim filizi aşılanması hedeflenmiştir.
Darülfünun-ı Sultani adı ile anılan bu yeni Darülfünun'un, Hukuk, Fen ve Edebiyat yüksek mekteplerinden oluşması öngörülmüştür. Bunların üçüne birden resmi yazışmalarda "Mekâtib-i Âliye" (yüksekokullar) denmiştir. 1874-1875 öğretim yılında eğitime başlayan Darülfünun-ı Sultani, ilk açıldığında Hukuk ve Mühendisin-i Mülkiye (Fen Mektebi yerine) mekteplerinden oluşmuştur. Mühendisin-i Mülkiye Mektebi'nin adı birinci öğretim yılı sonunda, "Turuk u Maabir Mektebi" olarak değiştirilmiştir.
1876'da, üçüncü öğretim yılının başlarında, Hukuk Mektebi, Turuk u Maabir Mektebi ve Edebiyat Mektebi nizamnameleri Düstûr'da yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Her iki mektebin açılışı, önceki Darülfünun açılışlarına nazaran temkinli ve gösterişsiz bir şekilde yapılmış, hattâ bu okullar 1876'ya kadar halka tamtılmamıştır. Sava Paşa bu mekteplerin de daha önceki Darülfünunların a-kıbetine uğramaması için, kendisinden ihtiyatlı davranmasının özellikle istendiğini belirtmiştir.
1874-1875 öğretim yılında, Hukuk Mek-tebi'nde 21, Turuk u Maabir Mektebi'nde 26 talebe derslere devam edip yıl sonunda imtihanlara katılarak başarılı olmuştur. Edebiyat Mektebi'nde ise eğitime başlanıp başlanmadığı bilinmemektedir. 1875-1876 öğretim yılında Hukuk Mektebi'nin Babıâli yakınlarına taşınması ortaya atılmıştır. Sava Paşa'nın itirazları üzerine mektep eski durumunu korumuştur. Buna rağmen 1877-1878 öğretim yılında öğrenime ara verilmiştir. Turuk u Maabir Mektebi de aynı şekilde tatil edilmiştir. Ekim 1878'de tekrar eğitime başlayan Darülfünun-ı Sultani ilk mezunlarını 1879-1880 öğretim yılında vermiştir. Bu dönemde Hukuk Mektebi'nden 7 kişi mezun olurken, Turuk u Maabir Mektebi'nden mezun olanların sayısı bilinmemektedir.
1880-1881'de ikinci mezunlarını veren Hukuk ve Turuk u Maabir mekteplerinin daha sonraki faaliyetleri hakkında bilgi yoktur.
Daha önceki ilk iki teşebbüste Darülfünun'un mali kaynakları sağlam bir zemine oturtulmamış, daha çok talebe harçları, vakıf ve devletin belli ölçüdeki yardımlarına bağımlı kalmıştır. Devlet bütçesinden Darülfünun'a sağlam bir kaynak ayrılmamıştır. Bu durum Darülfünun'un başarısızlığındaki büyük amillerden biri olmuştur. Darülfünun-ı Sultani'de ise, farklı şekilde ele alınan Darülfünun giderleri daha çok Mekteb-i Sultani'nin gelirlerinden karşılanmaya çalışılmıştır. İlk yıllarda Mekteb-i Sultani'de tam ücret ödeyerek okuyan talebe sayısının fazla olması, müessesenin harcamalarını karşılamaya kâfi gelmekte iken, 1877'de mektebin müdürü olan Ali Suavi, gayrimüslim talebelerin büyük çoğunluğunun burslu olarak okuduklarım, dolayısıyla müessesenin gelirlerinin çok azaldığını belirtmekte ve devletin her yıl bu müesseseye külliyetli miktarda para tahsis ettiğini açıklamaktadır. Zamanla Darülfünun-ı Sultani de devlete bağımlı olmak zorunda kalmıştır.
Kısa bir müddet sonra, devlet, tamamen kendi kontrolünde olan ve Müslüman talebeler aleyhindeki eşitsizliği de ortadan kaldırmak üzere ilgili bakanlıklarla organik bir bağ oluşturan, birbirinden bağımsız yüksek mektepler açma yoluna gitmiştir. Böylece Osmanlı hukuk ve mühendislik eğitimi, 20. yy'ın başına kadar Mekteb-i Hukuk ve Mülkiye Mühendis Mektebi'nde müstakil olarak devam etmiştir.
Darülfünun-ı Sultani'nin faaliyetleri sona erdikten sonra, 1900'e kadar eğitim kurumlarının yaygınlaştırılması çalışmaları arasında yeni bir Darülfünun kurma teşebbüsüne rastlanmamıştır. İlk ve orta eğitim kurumları sayıca artmış ve eğitim seviyeleri yükselmiştir. Bunun yanında mülkiye, tıp, hukuk, ticaret, sanayi, mühendislik ve mimarlık sahalarında ihtisaslaşmaya yönelik yüksekeğitim okulları kurulmuştur. Ancak, bütün bu mesleki eğitim veren yüksekokullar dışında bilim adamı yetiştirmeye yönelik bir müessese kurulması konusunda Sadrazam Said Paşa, 2 Şubat 1310/14 Şubat 1895'te II. Abdülhamid'e sunduğu arizasında, ülkede, Amerika ve Avrupa üniversitelerinin fonksiyonlarına sahip ve bilim adamı yetiştirmeye yönelik beş darülicaze-den (fakülteden) oluşan bir Darülfünun kurulmasının gerekliliğini arz etmiştir.
II. Abdülhamid'in cülus yıldönümüne tesadüf eden 31 Ağustos 1901'de edebiyat ve hikmet (felsefe) şubesi, ulum-ı riyaziye ve tabiiye şubesi ve ulum-ı âliye-i diniye (ilahiyat) şubesinden oluşan, üç fakülteli Darülfünun-ı Şahane kurulmuştur. Mekteb-i Mülkiye'nin boşaltılan bazı odalarında öğretime başlayan Darülfünun-ı Şâhâne'de eğitim süresi ilahiyatta dört yıl, diğer iki şubede üç yıldı.
Darülfünun-ı Şahane açıldığı zaman,
Darülfünun jjj -f m ı
Emaneti
(Rektörlük) ile
Hukuk,
Edebiyat,
ilahiyat