ÇUBUKLU
534
535
ÇUHACILIK
mistir. Bu manastırın ünü kısa sürede çevreye yayılmış, manastıra yeni odaların, misafirhanenin ve hastanenin eklenmesiyle, büyük bir yapı topluluğuna dönüşmüştür. R. Janin, 13. yy'a kadar manastırın ayakta durduğunu ve üç sarnıcına da çeşitli yayınlarda değinildiğini belirtmiştir. A. Timoni de, Çubuklu iskele çeşmesinin 200 adım güneybatısındaki bir tümsekteki kalıntıdan söz etmiştir.
Çubuklu isminin nereden geldiği kesinlik kazanamamıştır. Çubuk lülesinin burada yapılmasından dolayı bu adı aldığı ileri sürülürse de tarihi kaynaklarda başka bazı söylentiler vardır. Bunlardan birisine göre, II. Bayezid, Trabzon Valisi Şehzade Selim'in (Yavuz Sultan Selim) bir davranışına kızarak onu İstanbul'a çağırmış ve kızgınlığını yenemeyerek burada ona sekiz çubuk vurdurmuştur. Başka bir söylentiye göre, II. Bayezid, Şehzade Selim'e sekiz kızılcık çubuğu vererek yere dikmesini istemiş, "Oğlum bu sekiz çubuğu yere dik, sekiz yıl sonra meyvesini yiyeceksin" demiştir. Bunun üzerine Şehzade Selim, çubukları yere dikmiş ve sonra da dua etmiştir: "Yarabbi, bu çubuklar meyve versin ve verdikleri meyveleri meşhur et". Söylentiye göre, kızılcık çubukları o anda yeşermiş, her biri medine hurması büyüklüğünde, beşer dirhem ağırlığında meyveler vermiş, bundan ötürü de köye Çubuklu ismi verilmiştir.
Osmanlı padişahları bu bölgeden av yeri olarak yararlanmışlardır. Nitekim Erem-ya Çelebi Kömürciyan, "Çubuklu padişah bahçesidir. Buranın meyva ve sebze yetiştirilen bostanına bostancılar nezaret eder" diye yazar. 150.000 m2'lik alana yayılmış Çubuklu Korusu, aynı zamanda Boğaziçi'nin sevilen bir mesiresiydi. Çubuklu aynı ismi taşıyan suyu ile de ün yapmıştır. Buradaki bahçelerin ne zaman yapıldığı kesinlik kazanmamakla beraber, Başbakanlık Osmanlı Arşivi'n-deki Mevacib Def terleri'nâe "Bahçe-i Çubuklu" olarak isminin geçmesi III. Mu-rad'dan (hd 1574-1595) sonraki bir tarihte varlığım göstermektedir. Baharda bül-bülleriyle ün yapan Çubuklu, III. Ah-med zamanında (1703-1730) imar edilmiş, Nevşehirli Damat İbrahim Paşa buraya büyük bir havuz ve güzel bir çeşme yaptırmış, ayrıca çevresine ve dere boyuna çınar ağaçları dikilmiştir. Bundan sonra da Çubuklu Mesiresi "Feyzâbâd" ismini almış, havuz ve ulu çınarların altı rağbet görmüştür.
18. yy'm ortalarında Çubuklu hasbah-çe olmaktan çıkarak köy haline gelmiş ve halk buraya yerleşmiştir. Boğaziçi' nin çeşitli yerlerindeki bostancı ocaklarından birisi de burada kurulmuş.
Çubuklu'nun günümüze ulaşmış ilginç yapıları vardır. Bunların başında Mısır Hıdivi Abbas Hilmi Paşa'nın sarayı gelir.
Abbas Hilmi Paşa'nın sarayının yekpare mermerlerle kaplı olup 150.000 altın liraya yaptırıldığı söylenmektedir. Somaki mermer sütunlarla, havuz ve selse-billerle süslü salonları, masif ceviz ağa-
Çubuklu'nun denizden görünümü.
Hazmı Ohurer, 1993
çından duvarlarıyla kasrın tüm Boğaziçi'ni gösteren kulesine asansör veya 152 basamaklı bir merdivenle çıkılmaktadır. Abbas Hilmi Paşa, Türkiye'nin hiçbir yerinde elektrik yokken koruya yaptırdığı bir elektrik jeneratörü ile hem Çubuklu Camii'ni hem de kasrı aydınlatmıştır. Ayrıca Çubuklu'da bir ilkokul ile köyün üstünden geçen yolu yaptırmıştır.
Çubuklu'da eski köşk ve yalılardan günümüze ulaşabilenler yok denilecek kadar azdır. İskele yanındaki yalılardan üçü yol açılabilmesi için kamulaştırıla-rak yıkılmıştır. Rıfat Paşa, Zühtü Paşa yalıları da yıkılmıştır.
19. yy'a kadar mesire yeri olma özelliğim koruyan Çubuklu, o zamanlar Büyük ve Küçük Çubuklu olmak üzere ikiye ayrılmıştı. Küçük Çubuklu'nun kıyı boyundaki düzlüğünde padişah sarayı, saray bahçesinin fundalıklarla kaplı bir köşesinde üç büyük yapı, önünde de av alanını içeren bir orman yer alırdı.
1814-1815'te hazırlanan Bostancıbaşı Defterleri'ne göre kıyıda Çubuklu Has-
Çubuklu'dan
bir görünüm.
Tahsin Aydoğmuş
bahçesi, harap bir cami, Çakal Burnu ve Mâ-i Leziz Çeşmesi yer alıyordu.
I. Dünya Savaşı'ndan önce Şirket-i Hayriye'nin yayımladığı Boğaziçi isimli eserde Çubuklu'dan söz edilirken "Şirket-i Hayriye'nin tesisinden önce Çubuklu'da yalıların bulunduğu yerler hep bostandı. Çubuklu'nun bülbülleri meşhurdu. İlkbaharda zevk ehli kayıklarla bülbül dinlemeye gelirlerdi. O bostanların yerine ilk yalıları yaptıranlar Abdülme-cit'in vezirlerinden Rıfat Paşa, kızları ve oğlu Rauf Paşa'dır" denir.
Vapur iskelesinin yanında Börekçi Hasan Bey'in Göztepe Suyu ve Maden Suyu isimleri ile meşhur suları olduğu; Hasan Bey Gazozu namı ile meşhur gazozun Çubuklu'daki bu sularla yapıldığı; arka taraftaki taşocaklarının da kirecinin meşhur olduğu söylenir.
Sultan Abdülmecid döneminde (1839-1861) eski Feyzâbâd Kasrı olan yalının sırtındaki geniş koru, Avrupa üslubunda laklar (küçük göller), kaskadlar, havuz ve heykellerle bezenmiş; kıyıda çocuk-
lar için beş yalı yaptırılmış; ayrıca semt şenlensin diye de halka karşılıksız arsa dağıtılıp köylerin kurulması sağlanmıştır.
Çubuklu Koyu'nun kuzeyinde kıyı şeridi üzerinde bugün de yer alan gaz depoları, Boğaziçi'nin bu kesimi için her zaman tehlike olmuştur. Reşat Ekrem Koçu bunların ne zaman kurulduğunu tam tespit edememiş, ancak Mehmed Eşref Bey'in 1324/1906'da yayımlanan Boğaziçi haritasında gösterildiğine göre, o tarihten öncesine ait olacağını ileri sürmüştür.
Çubuklu'daki önemli tarihi yapılardan Çubuklu Ocağı Mescidi'nin yapım tarihi kesinlikle bilinmemekte, bununla beraber, mescidin Çubuklu Hasbahçesi'nde-ki bostancı neferleri için yaptırılmış olduğu isminden anlaşılmaktadır.
Hüseyin Ayvansarayî, "İşbu mesiredeki bostancı neferlerinin kışlasının cami-idir. Minberini bostancıbaşılardan Ağababası Halil Ağa koymuştur, hatibine de yevmiye 7 akçe vakfetmiştir" demektedir. 1814-1815 tarihli bir Bostancıbaşı Def-ten'nde "harap camii şerif olarak gösterilmiştir. Çubuklu Camii 19ö3'te bir hayır derneğince onarılmış, yanındaki arsanın eklenmesiyle genişletilmiş, duvarları yenilenmiştir. Ne var ki, Çubuklu Ocağı Mescidi günümüzde orijinal durumdan büyük ölçüde uzaklaşmıştır. Çubuklu Çeşmesi, Çubuklu'nun ünlü çayırının kenarında, yüzyıllık çınarların, ulu söğütlerin gölgesinde yer alır. Bu zarif çeşmeyi Lale Devri'nin büyük veziri Nevşehirli Damat İbrahim Paşa 1721-1722'de yaptırmıştır.
Çubuklu Çayırı'nda, aynı ismi taşıyan Çubuklu havuzunun halkın "Acısu" ismini yakıştırdığı suyu, köyün ardındaki tepelerden gelmektedir. Seyyid Vehbî'nin tarih manzumesini yazdığı kitabesinden havuzun Damat İbrahim Paşa tarafından yaptırıldığı ve Çubuklu Mesire-si'nin bunun yapımından sonra Feyzâ-bâd ismini aldığı öğrenilmektedir.
Feyzâbâd ismini taşıyan Çubuklu Me-siresi'ndeki namazgahın mihrap taşı günümüze ulaşmıştır. Namazgahın ne zaman yapıldığını belirtecek herhangi bir kanıt ise yoktur.
Bugünkü yerleşme vapur iskelesi çevresinde ve buradan içeri doğru toplanmıştır. Semtin kuzeydoğusunda akaryakıt depolarının önünde, batısında da Dalgıç Okulu'nun önünde özel amaçlı iskeleler vardır. Çubuklu Korusu uzun süreler iyi korunmuş, ancak 1985'ten sonra tepelerde Boğaziçi'nin görünümünü bozan lüks villalardan oluşan siteler kurulmaya başlanmıştır. Korunun içindeki Hıdiv Abbas Paşa Köşkü (bak. Hıdiv Kasrı) restoran ve otel olarak seçkin bir turistik merkez haline getirilmiştir. Ana yerleşmede ise çevre sanayi kuruluşlarında çalışan ve çoğunluğu iç göçle İstanbul dışından gelmiş bir nüfus yaşamaktadır.
Bibi. Ç. Gülersoy, Hıdiv'ler ve Çubuklu Kasrı, ist., 1985; E. Yücel, Boğaziçi Koruları, ist., ty; M. Erdoğan "Osmanlı Devrinde istanbul Bahçeleri" VD; M. Kuzguncuklu, "Tarihe
Karışan Eski İstanbul Bahçe ve Mesirelerinden", Bizim Anadolu Gazetesi (19 Haziran 1969); E. Yücel, "Çubuklu", TTOK Belleteni, ist., 1978, S. 63/342, s. 22-27; E. Çelebi, Seyahatname, II.
ERDEM YÜCEL
Dostları ilə paylaş: |