Bakirköy ruh ve siNİr hastaliklari hastanesi



Yüklə 7,73 Mb.
səhifə38/899
tarix09.01.2022
ölçüsü7,73 Mb.
#96304
1   ...   34   35   36   37   38   39   40   41   ...   899
28

BÂIÎ PAŞA CAMÜ

yapılıp, Sinan tarafından 1538-1588 arasında tamir edildiğini yazmak suretiyle, yaygın görüşe katılmakla beraber, yapıda Sinan'ın üslubunun belirli olduğuna da işaret eder.

Bütün bu karmaşık açıklamaların özü, üç beyitlik kitabenin bazıları tarafından yanlış okunmasına ve bir de sonunda rakam ile yazılmış tarih bulunmayışına bağlanır.

Kitabenin başında, Yapdı bu câmi'i Hümâ Hâtûn / Binti iskender vezir ol mâh mısralarından ikincisi "Bint-i Isken-der-i zaman ol mâh " şeklinde okunmuş ve genellikle padişahların Büyük İskender'e benzetildikleri göz önünde tutularak, Hûmâ Hatun'un "zamanın İskende-ri"nin, yani II. Bayezid'in kızı olduğu ileri sürülmüştür. Fakat bu okunuşun yanlışlığı çok önceleri anlaşılarak, "zaman" kelimesinin yerinde "vezir" kelimesinin okunması gerektiği açıklanmıştır. Halbuki daha 17. yy'da Evliya Çelebi bu kitabeyi doğru okumuş ve ilk mısraları yukarıda verildiği biçimde yazmıştır. Bu duruma göre Hümâ Hatun, II. Bayezid'in değil, Vezir iskender Paşa'nın kızıdır. Fakat Evliya Çelebi, kitabe metninin sonunda rakamla 908/ 1502 tarihini vermesine rağmen caminin, Mimar Sinan "binası" olduğunu yazarken kendisi ile çelişkiye düşer. Kitabenin son tarih mısramdaki harfler ebced hesabına göre gerçekten 910 tarihini verir: Didi ânın Hudâyî târihin / Mescid-i ümmet-i Re-sûllûllah. Bu son mısrada şeddeli "ü-met" kelimesi "ümmet" olarak okunur. Ebced uzmanlarına göre ebcedde şedde hesaba katılmaz. "Ümmet" kelimesi çift "m" ile kabul edildiği takdirde çıkan sayı 950/1543'tür. Cami sanıldığı gibi 910'da yapılmış olmayıp I. Süleyman (Kanuni) dönemine (1520-1566) aittir ve

Bâlî Paşa Camii'nin planı. Ali Saim Olgen, 1943

Hassa Başmimarı Sinan'ın, artık eser vermeye başladığı yıllarda inşa edilmiştir.

Ayvansaraylı Hüseyin Efendi, Bâlî Paşa Camii'nin 910'da yapıldığım 11937 1779'a doğru yazdığı eserinde bildirmesine karşılık, 1787'ye doğru, yani ölümünden çok az önce bitirdiği Vefeyât-ı Selâtin ve Meşâhir-i Rical adlı başka bir eserinde Bâlî Paşa için şu satırları yazar: "Vüzeradan iken Hicret-i Bâlî Paşa, sene 955, tarihinde eser-i hayrı olan ca-mi'-i şerîf yanında halîfesi ile bir kubbe tahtında defn olunmuşdur". Böylece Hüseyin Efendi, Hadîka'âa. yaptığı hatayı, ikinci eserinde düzelterek Bâlî Paşa'nın II. Bayezid dönemi değil L Süleyman (Kanuni) dönemi vezirlerinden olduğunu açıkça ortaya koyduktan başka, ölüm tarihini "Hicret-i Bâlî Paşa" sözlerinin ebcedi ile verirken, bunu sayı ile de 955/1548 olarak belirtmiştir.

Önce 1950'de L Hakkı Konyalı'nm tanıttığı, sonra Barkan ile Ayverdi tarafından bütünüyle yayımlanan 953/1546 tarihli İstanbul Vakıftan Tahrir Defteri'n-de de Hacı Üveys Mahallesi'ndeki Bâlî Paşa Camii hakkında şu kayıt bulunmaktadır: "Vakf-ı cami-i Bâlî Paşa, vâkıfı hayatta olup ve usûl-ı evkaf dahi mukarrer ve malûm olmadığı ecilden tafsil olunmadı". Bu kayıttan açık surette anlaşıldığına göre, caminin kurucusu olan Bâlî Paşa 953/1546'da yaşamaktadır, fakat vakıf şartları henüz kararlaşmadığından, camiye nelerinin vakfolunduğu bilinmez. Doğruluğunda hiçbir şüpheye yer verilmeyecek bu kayıt, Hüseyin Efendi'nin ikinci eserindeki ölüm tarihi olan 955/ 1548 ile tam bir uyum sağlamaktadır. Kısacası caminin 910/1504'te yapılmadığı, 1546'da da henüz tamamlanmadığı, Bâlî Paşa 955/1548'de vefat ettiğine göre, in-

şaatın eşi Hümâ Hatun tarafından tamamlandığı anlaşılır. Kocası ile birlikte her ikisinin de caminin yanındaki kubbeli türbede yattıkları Hadîkddz bildirilir ise de, bugün bu türbe ile mezar taşlarından en ufak bir iz yoktur.

Bostancı'da Şenesenevler'de oturan Rebii Bey, Bâlî Paşa'nın soyundan inmektedir. Elinde olan bir vakfiye, söylenen hususları aynen destekleyerek Bâlî Paşa'nın Kanuni Sultan Süleyman döneminde yaşadığını ispat etmektedir.

Kitabede caminin kurucusunun Vezir İskender Paşa'nın kızı Hümâ Hatun olduğu açık olarak belirtilmiştir. 16. yy'da yaşadıkları bilinen İskender paşalardan olan 920/1514'te ölerek Trakya'da Vize' de yaptırdığı cami yanına gömülen, burada adı geçen olmalıdır. Aynı İskender Paşa'nın, Bâlî Paşa Camii'nin yakınında, Yeni Odalar(->) denilen yeniçeri kışlası dolaylarında "Terkim Mescidi" olarak adlandırılan bir camii daha vardır. Böylece kayınpeder ile damadın hayratlarının birbirine çok yakın olmalarından, evvelce konaklarının da bu bölgede olduğuna ihtimal verilir. Bu Bâlî Paşa'nın Antalya'da bir camii olan Bâlî Paşa ile bir ilgisi olup olmadığı ise bilinmez.

Bâlî Paşa Camii'nin son cemaat yerinde, mahfil girişinin alınlığında taşa işlenmiş on bir satırlık bir vakfiye vardır. Bunun caminin yapımı ile bağlantısı olmayıp hassa suyolcu bölükbaşlarından Abdullah oğlu Hızır Bey'in camiye eklediği şadırvan evkafım bildirmektedir ve 1000 Cemaziyülâhır sonları/1592'de düzenlenmiştir. Mimar Sinan da az aşağıda kendi adına yapıp vakfettiği mescidi ile mülkünün komşusu olan ve Hümâ Hatun Camii dediği Bâlî Paşa Camii abdest alma musluklarına suyolu vakfetmiştir.

Bâlî Paşa Camii, bu bölgeyi tahrip eden 1633 yangınından herhalde zarar görmüş olmalıdır. 1766 depreminde de bazı kısımları zedelenmiş, son cemaat yeri sütunları yenilenmiştir. Sütun başlıklarının üsluplarından da bu durum anlaşılır. Fakat 1894 depreminde ana kubbe bütünüyle çöktüğü gibi, son cemaat yerinin beş kubbesi, bunları taşıyan kemerlerle birlikte yıkılmıştır. Bu felaketin arkasından caminin üstünün ahşap bir çatı ile örtülerek, yeniden namaza açıldığı söylenir. Fakat 1918'de büyük Cibali-Fatih-Çapa yangınında Bâlî Paşa Camii yanmış ve çevresi tamamen boşaldığından, geniş bir boşluğun ortasında harabe halinde kalmıştır.

Bâlî Paşa Camii'nin tamirine ancak 1935-1936'da başlanarak, o yıllarda müteahhitlik yapan E. Hakkı Ayverdi tarafından, kubbesi yeniden inşa olunmuş, ancak son cemaat yeri Vakıflar İdaresi tarafından 1975'ten sonra kubbeleri ihya edilerek tamamlanmıştır.

Bâlî Paşa Camii, Yenibahçe Vadisi'ne inen meyilli arazidedir. Evliya Çelebi ve Ayvansarayî'nin, "fevkani" olarak tarif etmelerine karşılık böyle bir durum görülmez. Altında yüksek bir bodrum katının olup olmadığı bugün saptanamaz.

Caminin etrafını taş ve tuğladan karma teknikte bir duvar çevirir. Cümle kapısı, zengin mukarnaslı bir nişin içinde olup, çift renkli taşlardan olan kemerinin üstünde kitabe yer alır. Sağda minare, solda ise mahfil girişleri vardır. Bu sonuncusunun kemer alınlığına, şadırvanın vakfedildiğini bildiren, 1592 tarihli uzun vakfiye kitabesi yerleştirilmiştir. Caminin aslında iki minareli olarak tasarlandığı ve bu mahfil merdiveninin aslında ikinci minarenin kaidesi olduğu yolundaki halk söylentisi asılsızdır. Mahfil merdiveni çıkıntısının dış yüzünde ise çok güzel, taştan bir kuş evi görülür. Bu bütün mimari özellikleri ile bir 16. yy Türk evinin bir modeli, bir maketidir denilebilir.

Kesme küfeki taşından yapılan cami, kare planlı olup geçişi pandantiflerle sağlanan 12 m çapındaki bir kubbe ile örtülmüştür. 1935-1936'daki tamirde kubbeye fazla yükseklik verilerek, sekizgen biçimli kasnağa nispetsiz düşmesine yol açılmıştır. Cephelerde üç sıra pencere içeriyi aydınlatır. Bunlardan alt dizidekilerin sivri kemerleri ve mermer söveleri vardır. Üst sıradaki iki yan pencere ise yuvarlaktır.

Kubbe baskısını karşılamak üzere Sinan, üç duvarda takviye payandalarım içeride yapmış, bunları sivri kemerlerle birbirlerine bağlayarak, üstlerine mekânı üç taraftan saran mahfilleri yerleştirmiştir. Kıble duvarında ise köşeler dışarı taşkın payandalar olarak yapılmıştır.

Bâlî Paşa Camii çok uzun yıllar harabe halinde kaldığından orijinal iç süslemesinden hiçbir iz kalmamıştır. Sağ taraftaki minarenin gövdesi çubuklu o-lup, şerefe altı çıkmaları, mukarnas dizileri ile sağlanmıştır. 1894 depreminde minare sağlam kalıp, yalnızca şerefeden yukarısı yıkılmıştır. Böyle çubuklu minare gövdeleri, Mimar Sinan'ın eserlerinde görülen bir özelliktir. Caminin yanında olması gereken Bâlî Paşa ile Hümâ Hatun'un türbelerinden bir iz olmadığı gibi, vakfiyesi duran şadırvan da kaybolmuştur.

Bibi. Ayvansarayî, Hadîka, I, 64; İ. Erzi, Camilerimiz Ansiklopedisi, I, İst., 1987, s. 99; Meriç, Mimar Sinan; Z. Sönmez, Mimar Sinan İle İlgili Tarihî Yazmalar-Belgeler, İst., 1988; Halil Ethem, Camilerimiz, 45-46; Kuran, Mimar Sinan, 65, 272; Evliya, Seyahatname, I, 310; Demircanlı, Evliya Çelebi, 58-59; Ayvansarayî, Vefeyât-ı Selâtin, 18; Konyalı, Mimar Sinan, 42-49; Barkan-Ayverdi, Tahrir Defteri, 216; Yüksel, Bâyezid-Yavuz, 178-183; Gurlitt, Komtantinopels-, A. Gabriel, "Leş mosquees de Coustantinople", Syria, VII (1926), s. 387; A. Saim Ülgen, Mimar Sinan'ın Yapıları, Ankara, 1989, (katalog), s. 40-45, albüm II, s. 154-155; E. H. Ayverdi, "Bâlî Paşa Camii", İSTA, IV, 2048-2051; S. Eyice, "istanbul Minareleri", Türk Sanat Tarihi ve İncelemeleri, I (1963), s. 56; M. Aksel, "istanbul Mimarisinde Kuş Evleri", İstanbul Enstitüsü Dergisi, V (1959), s. 41; Müller-Wie-ner, Bildlexikon, 382-383; S. Eyice, "istanbul'da Bâlî Paşa Camii ve Mimar Sinan", Prof. Dr. Bekir'Kütükoğlu'na Armağan, ist., 1991, s. 508-524.

SEMAVİ EYİCE




Yüklə 7,73 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   34   35   36   37   38   39   40   41   ...   899




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.muhaz.org 2025
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin